TİKTOK Serisi - Toplam 24 bölüm

TİKTOK 11

← Ana Sayfaya Dön ← Geri Dön
📌 GRUP

Çalışmıyordum artık, ben de biraz ünlü olmayı, cebime para girmesini istemiştim. Diğer gün aklıma yeni bir fikir geldi; bu sefer kız kardeşimden sonra annemi bilgisayar başına oturttum, ona oyun oynatıyordum. Benim videolarım keşfete düştükten sonra WhatsApp grubundan askerde tanıştığım çocuklar bana mesaj attılar.

- WhatsApp grup: "Lan Ömer, bu kız ile kadın senin annenle kız kardeşim miydi amq"

- "Evet ama öz değil, üvey. Kız kardeşimle üvey annem."

- WhatsApp grup: "Vay amına koyayım, baştan niye söylemiyorsun?"

- "Lan nasıl söyleyim, o kadar abaza askerin içinde."

- WhatsApp grup: "Doğru, sen de haklısın kanka ama biz bu karı ile kıza o kadar şey yazdık, alınmadın değil mi, bilmiyorduk sonuçta."

- "Yok, alınmadım sonuçta, bilmiyordunuz, biraz benim de hatam var."

- WhatsApp grup: "Ee kanka, şimdi bunların videolarını sen bize çekip atmıştın, şimdi hatırladım."

- "Evet, doğru atmıştım, değil mi?"

- WhatsApp grup: "Evet, attın, attın, götünü çekiyordun hatta, niye öyle bir şey yaptın o zaman?"

- "Amq, 50 askerin içinde söylemek var, burada biz bize söylemek var. Zaten üvey, o an sizi tahrik etmek için atmıştım."

- WhatsApp grup: "Vay amq, bizle taşak geçiyordun he."

- "Evet, biraz böyle oldu. Ne oldu, kızdınız mı yoksa?"

- WhatsApp grup: "Vay amcık piçe bak, aklı sıra bizle eğleniyor, tabii paşamız orada keyfi yerinde."

- "Tabii, keyfim yerinde olacak, iki çıtırın yanındayım. Sizin gibi amele olup eşek götü görmüyorum sonuçta."

-Wp grup: Vay seni gidi piç, artık kanka, bize de bir şeyler atarsın.

-Ne gibi?

-Wp grup: Senin gördüğün o güzellikleri bizlerle de paylaşırsın diyoruz, nasıl olsa üvey ya.

Cengiz'e sinirlenmiştim, ancak bu askerde tanıştığım hanzolara oyun oynamak hoşuma gidiyordu. Nasıl olsa tüm komut benim elimdeydi; benim gösterdiğim kadarını görüyorlardı galiba. Annemle kız kardeşimi teşhir etmeyi seviyordum, ancak benden başka otoriter bir adam olursa onu kabullenemiyordum. Örnek Cengiz gibi; çünkü o adam büyük fizikli, kalıplı, hem de maddi manevi her türlü gücü benden fazla. Galiba ben bunu kabullenemiyordum.

İstiyordum ki sadece annem ve kız kardeşim benim dediklerimi yapsın, baskın karakter ben olayım. Onların başka erkekler tarafından arzulanması hoşuma gidiyordu, açıkçası hatta sikilirken izlemek bile hoşuma gidebilirdi. Ancak benim koyduğum kurallar içinde Cengiz'den sonra bunu epeyce düşünmüştüm.

Aradan iki gün geçtikten sonra babam eve gelip hazırlık yapmamızı istedi. Niye diye sorduğumuzda, Cengiz Bey bizi yazlığına davet etmişti. On gün sonra babam İstanbul'a gidecekti; Cengiz Bey'in ailesi de İstanbul'a dönecekti. Bu zaman diliminde, "Havalar sıcakken tatilin keyfini çıkaralım" diye teklifte bulundu. Ben biraz sıcak bakmasam da mecbur gidilecektik. Bunu Pınar'la paylaştım. Pınar biraz kıskançtı; sahilde kızlar ve Cengiz Bey'in kızı olduğunu öğrenmişti. O da gelmek istediğini söyledi. Pınar gelirken yanında annesini de getirmek istedi; kadın evde tek başına sıkılmasın diye o da gelmişti. Pınar'ın abisi babası çalışıyordu; erkek kardeşi de babasıyla birlikte işe gitmişti. Hazırlığımızı yapıp yola çıktık. Yazlığa girip eşyalarımızı yerleştirdik. Cengiz Bey'in ailesi sıcak karşılamıştı. Aslında Cengiz Bey de kötü biri değildi ama anlamsız bir şekilde annemi o adamdan kıskanıyordum.

Tatil başlamıştı. İçimizde tek türbanlı olan Pınar'ın annesiydi; haşema ile gelmişti. Kendini biraz garip hissediyordu. 1-2 gün sonra sıcak ve samimi bir ortam oluştu; gülüp eğlenip oyun oynuyorduk. Bir gözüm annemdeydi, Cengiz'e hiç pas vermiyordu. Cengiz de karısının yanında anneme yanaşmaya çekiniyordu. Ancak dikkatimi çeken bir durum daha vardı; babam özellikle Pınar'ın annesine ilgi gösteriyordu. Tatilimize Harun amca ve ailesi de eklenmişti, yine kalabalık olmuştuk. Babam ile Harun amcanın gözü sürekli Pınar'ın annesindeydi. Aklımdan "Herhalde bunların kapalı kadın fantezisi var," diye düşünüyordum. Babamla Harun amca sonuçta yıllardır çok yakın arkadaştı. Anlamıştım, herhalde Pınar'ın annesine iş atmaya çalışıyorlardı. Pınar'ın annesini kapalı bir hazine olarak görüyorlardı. Bazı erkeklerde böyle fanteziler var; kapalı kadınlar daha çok hoşlarına gider. Babamla Harun amca da öyleydi bence.

Biraz daha gün ilerledikçe evin içinde kadınlar adeta kendi aralarında mayo-bikini yarışına girmişlerdi. Pınar'ın annesine de biraz baskı yaparak kadını açmayı sonunda başardılar. Kadının süt beyaz teni vardı; gerçekten de kapalı bir hazine gibiydi. Babamın ilgi odağı tamamiyle gitmişti; bu durumu annem de fark etmişti. Sahildeyken Pınar'ın annesi, "Başıma biraz güneş geçti," diyerek eve doğru gitti. Ardından babam da kalkıp, "Ben de soğuk bir şeyler alayım," diyerek eve gitti. Önde Pınar'ın annesi, arkasında babam ilerlediler. Annem de, "Çok çişim geldi, eve gidip geliyorum," diyerek yerinden kalkıp yazlığa doğru gitti. İki dakika sonra ben de peşlerinden gittim. Pınar'ın annesi duşa girmiş, çoktan çıkmıştı; üstündeki kumu temizlemişti. Banyonun içinden sıcak dumanlar geliyordu. Babam ortada yoktu. Önümde annemi gördüm; annem sessizce kadınların giyinme odasına doğru ilerledi, kapıya eğilip deliklerinden gözetlemeye başladı. İçeriden hafif hafif ahlama sesleri geliyordu. Annem kapının kolunu tuttu ama kapı kilitliydi. İçeriye tıklatarak seslendi.

- Annem: Şerife, orada mısın?

- Şerife: Evet, buradayım.

- Annem: Kapıyı kilitlemişsin.

- Şerife: Musait değildim canım, ondan.

- Annem: Ben de merak ettim, çok kötü olmuştun, bir bakayım dedim.

- Şerife: Duşa girdim, ilaçlarımı aldım, şimdi üstümü değiştireceğim, hiç bir şeyim kalmaz, diyerek içeriden seslendi.

- Annem: Tamam canım, o zaman ben gidiyorum.

- Şerife: Tamam canım, sağ olasın yine, diyerek içeriden yine seslendi.

Annem gitmiş gibi yapıp yan odaya geçip beklemeye başladı. Annem beni görmüyordu ama ben hem odanın kapısını hem de annemi görüyordum. Odadan 2-3 dakika sonra babam çıktı; gerçi bunu annem de bekliyordu. Ben de babam odadan çıktığı gibi mutfağa gitti, oradan birkaç şişe bira alıp bahçeye çıkarken annem ile karşılaştılar. Babam annemi karşısında görünce şok oldu.

- Babam: Bir şey mi oldu canım?

- Annem: Çişim gelmişti, lavaboya geldim.

- Babam: He, tamam canım. Sana da bira aldım, içersin değil mi?

- Annem: İçerim ama önce bir lavaboya gideyim.

Annem lavaboya doğru yol alırken, babam elinde bira ile bahçeden geçiyordu. Kapının önüne Harun amca geldi; babama kaş göz yaparak, "Ne oldu, hallettin mi?" diye sordu. Babam da kafasını sallayarak, "Tabi," diye işaret verdi. Harun amca bir hevesle içeri girerken, babam arkadan seslendi.

- Babam: Ceyda, lavaboda, ona göre.

Harun amca lavabonun önüne geldi. İçeriden annem çıktı. Harun amcayı karşısında görünce şaşırdı. "Yenge, ben de lavaboya geldim," diyerek içeri girdi. İki dakika sonra dışarı çıktı, kapıya bakıp Annemin gittiğini gördükten sonra üst kata çıkıp Pınar'ın annesinin olduğu odanın kapısını açmaya çalıştı. Kapı kilitli olunca tıklattı. İçeriden Şerife:

- Şerife: Kim o?

- Harun: Benim, ben Harun.

Şerife, Harun amcayı da içeri almıştı. İki dakika sonra "Ah, oh" sesleri geliyordu. Bu kadın ne yapıyordu, anlamış değildim. Tam yerimden çıkarken dış kapının açıldığını duydum. Babam tekrar eve geliyordu. Lan, bunlar ne yapıyordu, anlamış değilim. Babam yukarı çıkıp kapıya tıklattı. Şerife içeriden yine seslendi: "Kim o?" diye. Babamın olduğunu anlayınca kapıyı açtı. Şerife, iki kişi içeride beş dakika durduktan sonra içeriden çıktılar. Babam odaya gidip cüzdanından para çıkardı. Aynı şekilde Harun amca da, ikisi de ellerindeki parayı Şerife'ye verdiler. Bu duruma çok şaşırmıştım. Hiç beklemediğim olaylar olmuştu. Tamam, Pınar'ın ailesi fakirdi, belki paraya ihtiyaçları vardı ama Pınar'ın annesinden bunu beklemezdim. Para karşılığı babam ile Harun amcayla birlikte olmuştu.

Tatilin son günüydü, çarşıya çıkmıştık. Beraber geziyorduk. Burak beni dövmeciye götürdü. Burak'ın vücudunun belli yerlerinde dövmeleri vardı. Kendine yeni bir dövme seçmiş, onu yaptırıyordu. Bana da tavsiye veriyordu; "Yaptıralım, güzel olur, kızlar beğeniyor" falan filan anlatıyordu ama ben yaptırmak istemiyordum. Burak, vücudundaki dövmeleri hakkında bilgi veriyordu; "Bunun anlamı şu, şunun anlamı bu" diye.

-Burak: "Sana bir sır vereceğim ama aramızda kalacak, söz mü?"

-Söz, aramızda kalır, yalan borcum yok sonuçta sana :)

-Burak: "Tüm vücudumdaki dövmeleri gösterdim, sadece 1'i hariç ve en önemlisi de o."

Burak öyle diyince ben de biraz merak ettim.

-Hangisiymiş o?

-Burak: "Hatta bir sır daha vereyim, aynı dövmeden babamda da var. İkisinin anlamı aynı ve ikimizde de aynı yerde."

Burak böyle diyince daha da merak ettim. Pantolonunu hafif öne doğru sıyırdı; siki ile göbeginin arasında kalan o kıllı olan bölgede içinden ok geçen bir yıldız vardı.

-Neymiş bunun anlamı, hem babanda hem sende aynı bölgede varmış.

-Burak: Bak, kimse bilmiyor, aramızda kalacak ama.

-Tamam, söz, kimseye demem.

-Burak: Biz babamla birlikte siktiğimiz kadınlara bu dövmeden yaptırıyoruz, bu bizim mührümüz, damgamız yerine geçiyor. hangi karıda bunu görürsen bilki ya ben yada babam damgalamıştır.

-Babamla derken, babanla birlikte seks mi yapıyorsunuz?

-Burak: Tam öyle değil ama onun gibi bir şey, birkaç kere grup yaptığımız oldu. Bir an kendimi düşündüm, babamla Pınar'ın annesini siksek nasıl olurdu diye, çok değişik hissettim kendimi.

← Önceki Hikaye
TİKTOK 10
Sonraki Hikaye →
TİKTOK 12
Yeni bir hikaye mi arıyorsun?

Yorum Yap

Yorumlar