Finaller yaklaşmıştı, derslerde biraz geri kalmıştım ama Cemre ve Canan Hoca’nın ilişkisini öğrenmeye kararlıydım. Kütüphanede arkadaşım Elif’le ders çalışıyorduk. Yorulunca mola verdik. Instagram’da gezinirken aklıma Cemre Hanım geldi. Hesabını bulup incelemeye başladım. Elif ise kütüphanedeki kızları kesiyordu. Lezbiyen olduğunu sadece bana söylemişti. Instagram’da dikkatimi çeken bir şey oldu: Canan Hoca ile Cemre Hanım çok samimiydi ve hep aynı mekânda fotoğrafları vardı. Yer bildirimi de yapılmıştı. Ünlü bir lokaldi bu mekân; seçkin zenginlerin girdiği, aylık üyelik ücretinin servet olduğu bir yer. Zenginler eğlenmek ve iş konuşmak için buraya gelir, golf oynarlardı. Canan Hoca’nın bütçesi buna nasıl yetiyordu? Misafir olarak bile girilemeyen, sadece abonelikle işleyen bir mekândı.
Bir yolunu bulup oraya girmeliydim. Tabii ki yardım isteyeceğim kişi Haluk Bey’di.
Biraz daha ders çalıştım. Başımı kaldırdığımda Batuhan’ı gördüm. Arkadaşlarıyla ders çalışmaya gelmişlerdi, ama dersle pek ilgisi yoktu.
Ben- Yine gelmiş serseriler. (Başımla işaret ettim.)
Elif- Haa, evet, yarım saat önce geldiler. Günahım kadar sevmem, hele o Batuhan’ı.
Ben- Niye sevmiyorsun? Sana bir şey mi yaptı?
Elif- Hayır, bana bir şey yapamaz o yavşak. Ama sevgilisi var ya, koruyucu ailenden Cansu… Ona köpek gibi davranıyor. Dövdüğünü bile duydum.
Ben- Evet, ben de duydum. Napalım, ayrılsın. Sanki evli, üç çocuklu gariban biri. Her imkânı var, hâlâ peşinden gidiyorsa keyfi bilir, her şey müstahak.
Elif- Öyle duymadım. Kıza şantaj yaptığına dair sağlam dedikodular var. Sevişirken videoları çekmiş, arkadaşlarına göstermiş. Üst sınıftan Levent anlattı. Batuhan demiş ki, “Eğer sıkılırsam size de paslarım, takılırsınız.”
Ben- Onun amına koyarım! Buna dur diyecek biri yok mu?
Elif- Kimse emin olamıyor. Kızı sindirmiş. Şu an sevgililer, Cansu şikayet etmedikçe bir şey yapamazsın.
Ben- Zamanı gelecek… Gelecek.
Öfke dolmuştum. Cansu’ya haksızlık ettiğimi fark ettim. Ne okulda ne evde yüzüne bakıyordum. Öyle bir ortama düşmüştüm ki olaysız günüm yoktu. Eski yurt hayatımı özler olmuştum.
Birkaç gün sonra Haluk Bey’in tesislerinde Eray Abi’yle takılıyordum, bir nevi amatör staj yapıyordum. Haluk Bey tesisleri kontrole geldi. Onunla sohbet ettik.
Ben- Hoş geldiniz Haluk Bey, nasılsınız? Sizinle bir konuyu görüşmek istiyordum.
Haluk- Nedir Aslan, söyle, dinliyorum.
Ben- Haluk Bey, bildiğiniz gibi ileride başarılı bir iş insanı olmak istiyorum. Merak ettiğim bir hobi var ama bütçem yetmiyor. Sizin de takıldığınız lokalde golf öğrenmek ve oynamak isterim, ama oraya girmek için zengin olmak gerekiyor.
Haluk- Hahaha, golf ha? Şimdiden iş adamlarıyla tanışmak istiyorsun, fark etmedim sanma. Aslan, oranın sermaye ortağıyım. Asistanım Şule’ye söyleyeyim, sana sınırsız giriş izni versin. Tüm nimetlerinden yararlan, spor yap, network’ünü geliştir.
Ben- Çok teşekkür ederim efendim.
Biraz daha lafladıktan sonra tesislerden ayrıldım. Haftada dört-beş gün lokale gidiyordum, her şey bedavaydı. Özel hocalardan eğitim alıyor, dilediğimce yiyip içiyordum. Sanki beş yıldızlı otel tahsis edilmişti. Çalışanlar Haluk Bey sayesinde kapımda köle gibiydi. Cemre Hanım ve Canan Hoca da sık sık geliyordu, hep birlikte oturuyorlardı. Bazen adisyon geliyordu, buna anlam veremiyordum. Canan Hoca hesap mı ödüyordu diye düşündüm, ama değilmiş. Adisyon kutusuna kart bırakıyor ve bir şeyler yazıyordu. Beni hiç fark etmemişlerdi.
İçime kurt düşmüştü. Adisyon kutusunun peşine düştüm. Garson, kutuyu kasaya götürmeden müdüre teslim etmişti. Gizlice müdürün ofisine girdim, müdür yoktu. Kutuyu açtım, içinde iki kart vardı. Üzerinde anlamsız bir sembol ve Canan ile Cemre Hanım’ın olduğunu düşündüğüm imzalar vardı. Ne yazı ne başka bir şey. Odada beklemeye başladım. Müdür geldi, beni görünce şok oldu.
Müdür- Sizin burada ne işiniz var Aslan Bey? Haluk Bey dostunuz, ama burası özel alan, lütfen çıkın.
Ben- Müdür Bey, bu mavalları bırakıp sadede gelelim.
Kartları çıkarıp önüne attım.
Ben- Bunlardan Haluk Bey’in haberi olursa, özel alanınız kalır mı? Bazı şeyleri açıklamanın vakti geldi.
Müdür- O kartlar nedir? Neden bahsediyorsunuz, lütfen çıkın. Haluk Bey’e de söyleyebilirsiniz.
Ben- Pekâlâ, izninizle kartları alıp Haluk Bey’e gidiyorum. İyi günler.
Tam kapıdan çıkarken müdür beni durdurdu.
Müdür- Lütfen durun. Ne olduğunu söyleyemem, ama Haluk Bey de bilmemeli.
Ben- O halde bana söylemekten başka çareniz yok. Bilirsem Haluk Bey’e söylemem.
Müdür- Söyleyemem, ama size bir kart ayarlayabilirim. Görürseniz ne demek istediğimi anlarsınız.
Ben- Ne yapacağım bu kartı?
Müdür- Bir hafta sonra, söylediğim adreste bulunun.
Tamam dedim. Bir kart çıkardı, imzaladım. Merak içindeydim, günler geçsin istiyordum.
İki gün sonra kütüphanede ders çalışıyordum, iki dersten büte kalmıştım. Elif yardımcı oluyordu, dersten sonra ona gidecektik. Evde üniversitedeki lezbiyenleri tarayacaktık. Cansu da oradaydı, birkaç kez göz göze geldik. Uzun süre çalıştıktan sonra eşyalarımızı topladık. Elif’in telefonu çaldı, arayan sarhoş bir kızdı, Elif’i çağırıyordu.
Ben- Ne oldu, kim arıyor?
Elif- Eski sevgilim, sarhoş, beni çağırıyor. Peşimi bırakmadı.
Ben- Ne yapacaksın?
Elif- Mecbur gideceğim, kahve içirip tekrar anlatacağım, bizden olmayacak. Kusura bakma, başka zaman bende kalırız.
Ben- Sıkıntı yok, sen git.
Kütüphaneden çıktım, Cansu beni bekliyordu.
Cansu- Vaktin var mı? Bayadır konuşmuyoruz.
Ben- Maalesef vaktim yok. Dışarıda kalacağım sanıyorlar, annen geç kalırsam eve almayabilir.
Cansu- Annem evde yok. Arkadaşında kalacak, sabaha kadar poker oynayacaklar.
Ben- Neyse, gitmem gerek.
Tam yanından geçerken kolumdan tuttu.
Cansu- Batuhan’la barıştığım için kızgınsın, biliyorum. Ama seninle aramızdaki şey farklı. Beni anlaman gerekiyor.
Ben- Kızgındım, artık umrumda değil. Anlamamı istiyorsan kendine gibi gel, bana güven. Aksi halde umrumda değil.
Bir şeyler anlatacaktı ki Batuhan arabasıyla geldi. Kornaya bastı, Cansu’nun sözleri yarım kaldı. Bana bakıp gitti.
Konuşmamız yüzünden son otobüsü kaçırmıştım, yürümek zorundaydım. Kırk beş dakika yürüdüm. Telefonumun şarjı bittiği için Sevcan’a haber verememiştim. Arka bahçeye gittim, Sevcan’ın sakladığı yedek anahtarı bulup içeri girdim.
Parmak uçlarımda yürüyordum, ışığı açmamıştım. Telefonum kapalı olduğu için karanlıkta ilerliyordum. Sevcan’ın sesimi duyup hırsız sanmasını istemiyordum. Salondan hafif bir ses geliyordu, televizyon açık sanmıştım. Yavaşça salona geçtim.
Bir anda donakaldım. Neslihan Hanım tekli koltukta sessizce porno izliyordu. Duştan yeni çıkmış gibiydi, üzerinde bornoz vardı. Yanındaki masada iki boş şarap şişesi duruyordu. Gangbang pornosu izliyor, kendini okşuyor, memelerini sıkıyordu. Kısık sesle inliyordu. Ses televizyondan değil, Neslihan Hanım’dandı.
Sikim istemsizce kalkmıştı. Sakinleşsin diye dokundum, ama daha da sertleşti. Tam bunları yaparken Neslihan Hanım’la göz göze geldik. Gözlerimin içine baktı, ama istifini bozmadı. Sakin bir şekilde:
Neslihan- Ne işin var burada? Hani gelmeyecektin?
Eli hâlâ amındaydı, kendini okşuyordu.
Ben- Şey, arkadaşımın işi iptal oldu. Rahatsız etmek istemedim, ses gelince televizyon sandım.
Neslihan- Sikini kaldırmaktan da geri durmadın. Belki de bayağıdır izliyordun. Yanıma yaklaş.
Reddetsem ısrar edecekti, yaklaştım. Televizyonun ışığı bize vuruyordu, loş bir ortamdı.
Neslihan- İndir pantolonunu ve mastürbasyon yap.
Pantolonumu indirdim, sikim sertlikten ağrıyordu. Yavaşça mastürbasyon yapmaya başladım. Neslihan Hanım bana döndü, dik silikonlu meme uçlarını sıkıyor, parmaklarını amına sokuyordu. O hızlıydı, ben utanıyormuş gibi yavaş yapıyordum. Sikim kupkuruydu.
Birden sinirlendi.
Neslihan- Gel şuraya, bir 31 bile çekemiyorsun.
Eliyle götümden tutup kendine çekti, sikimi ağzına aldı, ama hepsini alamıyordu. Öyle sakso çekiyordu ki damarlarımı hissediyordum. Taşaklarımı emiyor, diliyle sikimin üstünde dans ediyordu.
Göğüslerine dokunmak istedim, ama elime tokat attı. Hemen vazgeçtim, ama vazgeçince omuzları düştü sanki. Kontrol edilmek mi istiyordu? Denemeliydim.
İki elimle başını tutup sikimi boğazına kadar soktum. Havk havk sesler çıkıyordu, ağzının kenarında salyalar akıyordu. İtmeye çalıştı, ama izin vermedim. Nefesi kesilene kadar ağzını siktim. Sikimi çıkardım, gözlerinde yaş vardı. Sinirle baktı, ama memnun gibiydi, şiddete başvurmamıştı.
Bu sefer eğildim, koltuğun karşısına geçip bacaklarını açtım.
Neslihan- Yeter, abarttın, git odana.
Cevap vermiyordum, bacaklarını kapatmaya çalışıyordu.
Neslihan- Kime diyorum, çek git! Sonu kötü olacak.
Bacaklarını iyice açıp kafamı arasına soktum, amını yalamaya başladım. Bacaklarıyla kafamı sıkıştırıyordu, ama yaladıkça gevşedi. Amını sömürüyordum, öyle boşalıyordu ki yüzüm ıslandı. Saçlarımı tutup kendine bastırıyordu.
Kafamı çektim, ayağa kalktım. Gözlerini kaçırmıyordu, işveli bakıyordu, azgınlığı arşa çıkmıştı. Bacaklarını kaldırdım, yine kendini çekiyordu. Hem siktirmek hem kocasını aldatmak istemiyordu. Sinirlenmiştim.
Saçından tutup kendime çektim, hafif sert bir tokat attım. Şaşırdı.
Ben- Bu, göğüslerine dokunurken elime tokat attığın içindi. Anladın mı?
Neslihan- Hah, evet, anladım.
Nefes nefeseydi, libidosu yükseliyordu. Porno hâlâ açıktı.
Aynı şekilde bir tokat daha attım.
Ben- Bu da saksodan sonra bağırdığın içindi. Üçüncü tokatı yemek istemiyorsan kendini serbest bırak.
Sessizce bacaklarını açtı.
Bacaklarını kaldırdım, amı karşımdaydı. Sikimi sertçe soktum.
Neslihan- Ahh, napıyorsun, yavaş!
Bir tokat daha attım. Ailem aklıma geliyordu, hınçlanıyordum. Artık tepki vermiyordu. On beş dakika amından siktim. Boğazını sıktım, meme uçlarını morarttım. Habersiz içine boşaldım. On dakika dinlendik.
Harap olmuştu, ama keyif almıştı. Bu kadını bir kere sikmek yetmezdi. Kocası bile iki posta sikiyor, memnun olmuyordu.
Neslihan- Odana geç, olanları unut.
Ayağa kalktı, merdivene yürüdü. Arkasından koşup merdivende domalttım. Kurtulmaya çalışıyordu. Ellerimi koltuk altından geçirip ensesinde birleştirdim. Dizleri basamaktaydı, sikimi amına soktum. Deli gibi sikiyordum, sertliğim geçmemişti.
Ben- Seni bir kere sikeceğimi mi sandın? Bu amı sabaha kadar bırakır mıyım?
Neslihan zevkten dört köşeydi, uzun zamandır böyle sikişmemişti.
Neslihan- Ahh, sik o zaman, durma! Kudret’in yokluğunu hissettirme.
Ben- Ne Kudret’i ulan? Kudret gelse de sikeceğim seni, duydun mu?
Neslihan- Ohh, sik, duydum. Anca yetersiniz bana, ahh, hızlan!
Hızlandım, ama takatim kalmamıştı. Bir süre daha siktim, yine içine boşaldım. Merdivende üstüne kapaklanmış halde kaldık. Gideceği sırada boynundan tutup kendime çektim. Öpmeye başladım, karşılık verdi, deli gibi öpüştük. Sonra yukarı çıktı.
Takatim kalmış mıydı? İki posta yeter miydi? Kudret’ten farklı olmalıydım. Yarım saat geçti, kendime geldim. Odasına çıktım. Duş alıyordu, beni görünce korktu, ama ses etmedi. Duşta deli gibi seviştik, bu sefer daha romantikti, ama kadın hâlâ azgındı. İçine boşalmadım, yüzüne boşaldım. Kudret’in havlusunu verdi, kurulandık.
Yatağa yatırdım, son kez öptüm. Memnun kalmıştı. Odama giderken Neslihan Hanım’ın odasında bir şey fark ettim: o özel kart.