Ayağa kalkmıştım.
-Büyük şehirdeyiz artık. Bana muhtaçlığın yok senin. Dayım seni doyuramadığında bana vermektense burada çeşit bol. İstediğine verirsin. Kimsenin de ruhu duymaz öyle değil mi? Nasılsa köyde değiliz artık.
Ayağa kalkıp sertçe tokat atacaktı. Bu sefer izin vermedim bileğinden tuttum.
-Sakın, sakın böyle bir şeyi aklına dahi getirme. Dayımdan önce ben keserim cezanı. Ben sana aşıkken, seni deliler gibi seviyorken böyle bir şey eğer varsa aklında sil at. Yoksa yemin ederim İzmir sana da bana da dar gelir. Nefes aldırmam.
-Kuzey sakin ol.
-Ne sakini lan ne sakini? Amına koyduğumun yerinde. Seviyorum lan seni anlamıyor musun? Kör müsün bu kadar? Bak yemin içtim sakın böyle bir şey yapma gerçekten çok kötü olur.
Bu şekilde sahiplenmem hoşuna gitmişti.
-Bak gerçekten kırıcı oluyorsun. Böyle bir şey yapacak bir kadına mı benziyorum?
-Sen değil, duyguların benziyor. Bir konuşmada ne hale geldik bak. Ya başkası da aklını çelerse? Ya onunla da benimle yaptığın gibi şeyler yaşarsan?
-Sen varken kimseyle bir şey yapmam.
Şaşırmıştım bu cevap karşısında.
-Benimle mi yaparsın yani?
-Evet, tanımadığım adamla neden olayım? Hem anlamıyor musun kimseyle olmak istemiyorum dayının yetmediği yerde kendimi frenlerim sana karşı. Sende bana destek ol lütfen bak korkuyorum yakalanmaktan. Nasıl bakarım çocuklarımın, ailemin, sizinkilerin yüzüne. Ayrıca şu uçaktan beri midem çok kötü çok bulanıyor…
-E normal dinlemedik ki doğru düzgün.
-Hayır hamile kalmaktan korkuyorum. Korunmuyordum sürekli içime boşaldın kuzey.
Donup kalmıştım. Yoksa? Yok canım hamile kalmamıştır. Oğlum ağzına kadar boşaldın kadının ya hamileyse ulan çocuğum mu olacak? İçimi bir mutluluk kapladı hemen sokuldum yanına.
-Ya ciddi misin sen? Doktora gidelim hemen sabah gidelim hamileysen ne olacak?
-Tövbe de kuzey ağzından yel alsın.
Ağzıma tokat atmıştı.
-Bakacağız çaresine doğur demeyeceksin herhalde?
-Manyak mısın kıyamam ben o çocuğa, doğuracaksın tabi.
-Ya kuzey asıl sen manyak mısın? Nasıl doğurayım hem hamile miyim? Değil miyim? Daha onu bilmiyoruz…
-Olsun tut ki hamilesin.
-Ya gerizekalı çocuk, sinir etme beni kuzey beni sikti hamile kaldım mı diyeceğim millete? Dayında yok kimden peydahladın demeyecekler mi?
-Haklısın, ama kıyamam ben o çocuğa eğer hamileysen.
-Bende, ama olmaz kuzey inşallah yanlış düşünüyorumdur hamile falan değilimdir.
İçimde buruk bir sevinç vardı. Yengeme iyice sokulmuştum karnını okşuyordum.
-Hanimiş benim bebişim, buradamıymış?
-Kuzey tövbe de ya of
-Hanimiş de hanimiş.
Yengemin karnına doğru eğildim. Göbeğini öpmeye başladım. Gıdıklanıyor kuzey yapma diyerek başımı çekiyor, ama onu dinlemiyor daha çok öpüyor, göbeğini yalıyordum. Dilimle göbek deliğinin çevresini yalıyor, masaj yapıyordum. Yengem yavaş yavaş zevke gelmiş yapma dese de başımı karnına bastırıyor. Daha çok yalamamı ister gibi oluyordu.
Yengem sırt üstü kumlara uzanmış, göbeğini yalıyor, elimle külotunu çekiyordum kenarıya. Amına yumulmuş o tatlı am dudaklarıyla buluşmuştum. Köpek gibi yalıyordum amını. O kadar özlemişim ki gözlerim dönüyordu amını yalarken. Yengem kısık sesle hafif, hafif inliyor, kıvranıyordu. Baya bir süre amını yaladım. Şortumu sıyırdım sikimi amına sürtmeye başladım. Tam sokacağım dal kırılma sesi duyduk. Ateştendir diye düşündüm ama yengem apar topar kalktı altımdan.
-Kuzey biri geliyor…
Koşarak çalıların arkasına gitti.
-Çabuk kıyafetlerimi at.
Şortunu ve tişörtünü ateşin yanından alıp fırlattım ona.
Gelen sitenin güvenlik görevlisi, hakim abiydi.
-Yeğenim selamın aleyküm
-Aleyküm selam abi hayırdır?
-Hayır hayır inşallah, baban gönderdi beni. Bizim gelin kumsala yürüyüşe çıktı, 2 saat oldu gelmedi daha dedi. Ona bakınıyordum gördün mü yengeni?
-Gördüm abi benimle yengem sana zahmet söyleyiver evdekilere telefon kayboldu da benim arayamadım.
Ateşe bakıyordu. Yüzüme bakıp;
-Tamam yeğenim geç kalmayın eve meraklanmasınlar hadi iyi akşamlar.
Yolda cebinden telefonu çıkardı, babamı arıyordu sanırım. Yengem adam uzaklaşınca yanıma geldi.
-Kimdi?
-Site güvenliği evdekiler merak etmiş seni.
-Of aklım çıktı eniştem sandım. Yemin ederim erken yaşlanacağım senin yüzünden.
Götüne tokat attım;
-Ben gençleştiririm seni, amına koyayım yine tadın damağımda kaldı ya gel şu çalılıların orda devam edelim?
-Oha kuzey saçmalama, zaten bu noktaya nasıl geldik anlamadım yine. Yürü eve
-Borcun olsun o zaman daha sonra alırım?
-Kuzey yürü. Salak salak konuşma
-Of ulan of diye bağırdım.
O önde ben arkasında yürüyorduk. Eve girdik. Babam içeride oturuyordu.
-Kızım nerede kaldın merak ettik seni?
-Kuzeyle kumsalda oturup lafladık enişte. Kusura bakma telefonu almadım yanıma arayamadım. Laflarken zaman geçivermiş.
-Yok kızım iyi yaptın, çocuklar uyudu.
-Tamam, bende bir duş alayım yatayım enişte iyi geceler.
-İyi geceler kızım.
Babam yanıma gelmişti.
-Abbo ne kokuyon lan böyle?
-Of harbi ha bok çukuruna düşmüş gibiyim.
-Anan düşürür seni o çukura koş yıkan, kokuttun evi.
-Hahaha tamam baba
-Bak hele eşek sıpası.
-Buyur baba?
-Sabah okula gidiyorsun, okul çıkışı doğru ehliyet almaya gideceğiz.
-Vay be tamam hadi iyi geceler.
Odama gidiyordum. Nasılsa duş alacağım yer vardı odamda. Yürüyordum yengemin sesini duydum. Kısık sesle bana sesleniyordu;
-Kuzey, kuzey!
Uzaktan ne var işareti yaptım, gel gel diye el işareti yapıyordu. Yengem çağırır da gitmezmiyim. Odasına soktu beni. İçeriye girdim kapıyı kilitledi.
-Yenge bende çok isterdim seninle yapmayı ama babam aşağıda bak inleme o zaman.
Üstümü çıkartmaya başladım. Yengem de soyundu. Sutyenin kopçalarını açtı, külot vardı altında sadece. Duşa doğru yürüdü.
-Nereye gidiyorsun? Yatağa gelsene?
Ses etmedi duşa girdi. Arkasından bende duşa girmiştim. Duşa kabini kapattı, kafamdan aşağıya şampuanı döktü, ovalamaya başladı. Memelerini vücuduma değdiriyordu. Gözlerim yanmıştı şampuandan gözlerimi açamıyordum.
-Yenge ne yaptın yaktın gözlerimi açamıyorum.
Su tuttu yüzüme, gözlerimi, yüzümü, dudaklarımı öptü, gözlerimi açamıyordum ama karşılık veriyordum. Bir bacağını üstüme attı ve külotuna elimi götürüp çıkartmamı istedi sanırım. Külotunu sıyırdım çıkarttım. Elimi amına götürdü. Vücudu köpüklüydü. Öpüşürken elimle amını okşamaya başladım. Parmaklarımı içine sokup çıkartıyordum. Gözlerimin yanması geçmiş açabilmiştim. Yengemi duvara yüzünün üstüne yasladım. Sırtını yalayarak götüne kadar indim. Kalçalarını ikiye ayırıp göt deliğini yalamaya başladım sıcak suyun altında. Kalçalarını sallıyor, yüzüme vuruyordu. Sikim iyice kalkmıştı. Yengem götünü dışarıya çıkarttı, bacaklarını araladı, sikimi amına hizalayıp sokmaya başladım.
Suyun altında şapur, şupur sikiyordum amını bir 15 dakika suyun altında yengemle seks yaptıktan sonra kısık sesle inleyerek;
-İçime boşalma çıkart hayır kuzey boşalma,
Tüm döllerimi içine akıtmıştım. Kendini çekmek istiyor, buna izin vermiyor belinden tutup, kendime geri çekiyordum. Tüm spermlerim aktıktan sonra eline suyu alıp amına tuttu, döllerim amından akıyor, suyla karışık akıp gidiyordu. Lifi alıp köpürttüm o amını temizlerken ben vücudunu yıkıyordum. Güzelce ikimizde yıkanıp çıktık duştan. Bornoza sarıldık, yengem yatağına geçip oturdu.
-Yarım kalmasın.
Gülüyordu.
-Aynen sonra bir yerim şişer.
Yatağın üstündeki tişörtünü fırlattı bana.
-Salak çocuk hadi git uyu okula gidecekmişsin sabah.
Yanına geçip oturdum. Islak saçlarını havludan çıkarttım. Gidip tarak aldım masasından. Arkasına geçip o ipek gibi saçlarını okşadım. Tüm saçlarını elime alıp kaldırdım havluyla suyunu süzdüm kuruladım, boynuna öpücükler kondurdum. Saçlarını bırakıp taramaya başladım. Hafifçe tarak kayıyordu saçlarından. İpek gibi yumuşacıklardı. Saçlarını taradım bir 10 dakika kadar. Önüne geçip dudaklarını öptüm.
-Seviyorum seni, iyi geceler.
Öpücüğüme karşılık vermiş, iyi geceler dilemişti. Artık huzurla yatabilirdim odasından çıktım. Odama koşturdum. Bornozumu çıkartıp saçlarımı taradım. Üzerime boxerımı giydim sadece atladım yatağa. Bugün olup bitenleri düşünürken dalmıştım derin uykuya.
Sabah oldu, babam kapımı çalıyordu. Yataktan esneyerek uyandım. Kapıyı açtım;
-Aslanım hadi çabuk kahvaltını yap gidiyoruz.
-Baba nereye ya daha erken değil mi?
-Koçum herkes kahvaltıda ne erkeni saat 8’e geliyor hadi hadi, sırtıma vuruyordu.
-Baba okul için üniforma alın demişlerdi nerede onlar?
-Dolabına bak annen asmıştı aldım iki çift.
-Yaşa baba. Tamam, in sen geliyorum ben
Elimi yüzümü yıkadım. Dişlerimi fırçaladım. Üniformamı giyip hazırlandım. Parfümümü, deodorantımı sıktım. Misler gibiydim. Saçlarıma da şekil verdim tamam jiletim.
Islık çalarak merdivenlerden iniyordum. Kardeşlerim çok güzel olmuş onlarda hazırlanmıştı okula.
-Günaydın ahali,
Günaydın diye cevap veriyorlar, yengem kahvaltıdan gözü dönmüş gibi yiyordu.
-Ne o kız tatlıya gömülmüşsün ekmekle yesene.
-Sanane be?
Çokokremi kaşıklıyordu. Ağzı burnu çikolata olmuş hepimiz bu haline gülüyorduk. Kahvaltımı hızlı bir şekilde yaptım. Çocukları servis alacaktı, beni babam götürecekti. Yengemin yanına gidip fısıldadım;
-Ye tatlıyı çıkar hakkıyı, hadi bakkiiimm.
Tokat atmıştı:
-Yemin ederim bak özge yazdın yanaklarıma tokat ata ata.
Annemler gülüyordu.
Yengem;
-Abla bir şey de şu oğluna yediğime karışıyor.
-Karışma bakayım yengene yesin rahat rahat.
-İyi ya ne yerseniz yiyin ben gidiyorum hadi hoşçakalın.
Babamla yola koyulduk. Etrafıma bakınıyordum. Babam bozdu sessizliği;
-Okul çıkışı gelip alacam, ehliyetini al, ordan bir iki galeri gezelim ne almayı düşünüyorsun?
-BMW
-Vay yakışır, ama Mercedes daha iyi
-Baba sabah sabah hiç tartışmayalım lütfen
Babam kahkaha atıyordu.
-Tamam sen okuldan çıkana kadar BMW galerisi gezer bakarım bir.
-Bak sakın alma sen anlamazsın BMW den ben beğenecem.
-Anlamam tabi bana merso ile gel.
-Gelmem.
Okula gelmiştik, arabadan indim okulu baştan aşağıya süzdüm.
-Hadi bakalım kuzey bey yediğin hurmalar götünü tırmalasın şimdi koçum.
Emin adımlarla okula yürüyordum. İçeriye girdim. Çevreme bakınıyordum. Kimseyi tanımıyorum ki amına koyayım ne yarak yiyecem lan ben diye düşünürken. O tatlı, sarışın mavi gözlü başkanımız geldi.
-Bende seni bekliyordum…
-Beni mi bekliyordun? Ne için?
-Hani yenisin ya, bir şeye ihtiyacın olur gibisinden…
-Hmm teşekkür ederim ama bu iyilik her yeni gelen öğrenci için mi yapılıyor bana mı özel?
-Yani şey genel. Hani başkanım ya
-Peki başkanım. Öncelikle isminiz nedir acaba? Ve şimdi ne yapıyoruz derse mi?
-İsmim İlayda, Yok hayır ders 9,30 da başlıyor saat şuan 9 yarım saatimiz var o yüzden kantine gelip aramıza katılabilirsin.
-Memnun oldum İlayda, Tabii önden başganlar lütfen,
-Başgan?
-Başgan? Haa başkan diyecektim pardon. Ankara ağzı birden gelince alışamıyor insan.
-Hıı anladım, peki o halde hadi gidelim.
-Buyurun
Kızı önüme katmış gidiyorduk kantine. Bizim sınıfta olan üç beş çocuk masa da oturuyordu. Çay alıp geçtim yanlarına. Oturdum;
-Günaydın. Buyurun.
Çayları uzatmıştım. Teşekkür edip sohbete başladılar. Hoş geldin isim kuzeydi değil mi vs. bu arada arkadaşları tanıtayım size.
Kıvırcık olan Mete;
Babasının holdingi varmış, havalı zengin bebenin teki,
Sivri zekamız adını taşımayan Zeki;
Grubun en gerizekalısı, yani saf çocuk aslında özünde iyi.
Başkanımız sarı civcivimiz İlayda;
Okulun en zeki kızı diyebilirim. Hem sarışın, hem akıllı, hem zeki, hem de güzel taş yağacak başımıza taş.
Sarı civcivin kankası Melisa;
-Tam bir ergen, hani teknolojinin geliştiği zamanların fame kızı. Baba parası yiyen dildo suratlı melisa. Ama verse nefessiz sikerim o ayrı.
Aha biri daha geldi bunu da tanıyalım bakalım kimmiş;
Ooo okulun en uzun boylu sırığı basketbolcu Ferhat. İyiymiş bak sevdim bu çocuğu.
Anlaşılan bu grupla takılacaktım. Alışmama gerek yok bir sene sonra hiç birini görmeyeceğim zaten sıkıntı yok. Birbirimiz ile tanışıp, çaylarımızı içtik. Ders zili çalacaktı. Sınıfa gidiyorduk. İlayda’ya sordum:
-Ya bakar mısın? Ben nereye oturacağım?
-Yanıma.
-Yanına?
-Evet, yani sorun olmazsa yanıma, istersen boş bir yere geçebilirsin.
-Ha, sen boşsun yani
-Evet, yani hayır, yani evet sıram boş.
Yüzü hafif kızarmış önden metelerle birlikte ilerliyordu. Arkasından gülümsedim. Ben bu kızı kafalardım çok tatlıydı lan. Arkasını dönüp kafasıyla hadi yürü dercesine salladı. Ensemi tutup yürümeye başladım arkasından.
Sınıfa girmiştik. İlayda’nın yanına oturdum. Aklım evdeydi yengem hastaneye gitmiş miydi acaba? Cebimde telefonda yoktu ki arayıp sorsam. Ben bunları düşünürken hoca sınıfa girdi. Masasına geçip oturdu. Matematik öğretmeniydi. Öğrencileri süzdü;
-Günaydın gençler. Dünkü konulardan deneme yapacağım. İlayda al kızım dağıt şu kağıtları arkadaşına.
Ben deneme ne amına koyayım sınav mı diye arkam dönüp Mete’ye sordum.
-Bu ne şimdi amına koyim gelir gelmez sınav mı olacağız?
Mete ile Zeki gülüyordu.
-Sınav değil bu, deneme hani ders anlatıyor ya bilgilerin pekişsin diye. Yapamazsan sorun yok notuna geçmiyor yani o konuyu anlamadığını anlıyor hoca.
-Vay amk adam üşenmeden bunu mu ölçüyor.
-Welcome to special high school brother. Dedi az çok İngilizce biliyoruz amk
-He ondan eyvallah
Önüme döndüm İlayda gözlerimin içine bakarak verdi kağıdı. Kızın bakışları başkaydı bana anlamak mümkündü. Neyse İlayda da geldi yanıma oturdu yanına sokulup fısıldayacaktım. Parfüm kokusu sarıyordu beni, çok seksi, çok tatlı kokuyordu.
-İlayda ben bunlardan hiç bir şey anlamadım. Zaten matematiğim çok kötü ne bu ya gelir gelmez. Okuldan soğuyacam valla.
İlayda gülüyordu. Oda yanıma sokuldu.
-Yapamıyorsan da çözüyormuş gibi yap, kağıdı boş görünce hoca özel olarak anlatır sana.
-He öyle mi oluyor.
Gözlerine bakıyordum içimden o saçlarını tutup öpmek geçiyordu hocanın sesiyle irkildim, korktum adeta.
-Evladım ne yapıyorsunuz siz orada? Çözsenize soruları
Hocaya döndüm bakıyordum tam ağzımı açıcam İlayda konuşmaya başladı.
-Hocam arkadaşımız yeni geldi sınıfımıza, deneme nedir onu açıklıyordum.
-A öyle mi hoş geldin evladım. Nasıl çözebiliyor musun soruları? Biz dün bu konuları işlediğimiz için bilgi ölçüyorum.
Gülerek kağıdı tuttum elimde, sağına baktım, soluna baktım.
-Hocam soruları çözmek mi? Sorular bana ben sorulara bakıyorum. Bölmeseniz işi ilerletip dile gelecek, konuşacak.
Sınıftakiler ve hoca gülüyordu.
-O zaman sen gel yanıma evladım.
Hocanın yanına gittim. Konuyu bana en bastan anlatıyor. Yardımcı oluyordu. Temelim olduğu için zorlanmıyor, yavaş yavaş hatırlıyordum bu böyle, şu şöyle olacak diye. Ders sonuna kadar öyle yardım etti. Kimseyi gözüm görmüyor pür dikkat hocayı dinliyorum. İlayda’nın bakışlarını üzerimde hissediyordum ama bakmıyordum kıza dikkatim dağılmasın diye.
E malum bir okula 50 bin TL ödeyince o okulda yatıp, kalkmak istiyorsunuz.
Ders bitmiş, kantine iniyorduk. İlayda, Melisa, Ben, Mete, Zeki. Kantine doğru gidiyorduk. İlayda ile ben arkalarından ilerliyor, konuşuyorduk. Dayanamadım artık İlayda’dan telefonunu istedim.
-Pardon, telefonun yanında mı?
-Evet.
-Rica etsem verir misin birisini aramam gerekiyor da? Benim telefon dün suya düştü çalışmadı bir daha.
-Tabii buyur.
-Teşekkürler sen git geliyorum ben arkandan
-Peki
Yengemi arıyordum. İlayda ilerliyor arada arkasına dönüp bana bakıyordu. Uzunca çaldı ama açmadı. Bir daha aradım bu sefer yüzüme kapattı.
Ne oluyor amına koyayım ya? Niye tripler de bu kadın? Neyse salla eve gidince konuşuruz. İlayda’nın yanına koştum teşekkür ederek verdim telefonu. Kantine geçip oturduk. Çaylarımızı Zeki getirdi, çaylarımızı içerken bir sohbet açıldı. Mete İlayda’nın babasından bir araba almış holding için. Ödemesini getireceğim galeride mi baban? Diye soruyordu. Lan dedim ne oluyor. İlayda ya döndüm.
-Senin baban hangi araçları satıyor?
-Sadece BMW.
Gözlerim büyümüştü.
-Harbi mi?
-Harbi, diyerek gülüyordu.
-İlayda okul çıkışı müsaitsen bende geleceğim o galeriye götürür müsün beni? Mete nasıl arabalar var?
-Valla Kuzey yer uçağı hepsi, biraz da tuzlu onu söyleyeyim genelde full paket araçlar var.
-Para sorun değil
-O zaman ben götüreyim sizi.
-Babam da gelecek reis
-E ara söyle gelmesin oğlum bir git gör önce arabaları beğenirsen çağırırsın babanı.
İlayda telefonu elime uzatmıştı. Teşekkür edip aradım babamı. Anlattım olayı tamam git bir gez beğenmezsen bende buldum bir yer oraya da bakalım dedi. Tamam dedim. Tekrar derse girdik.
Bu şekilde derslere girip çıkıyor, İlayda ile daha da yakınlaşıyorduk. Çocuklarla anlaşmıştım artık. Çok iyilerdi. Okul çıkışını bekliyordum. Ulan yengem doktora gidecekti? Amk telefonu açmadı ki önce git bir arabaya bak dedim. Saatlerin geçmesini bekliyordum.
Artık derslerden iyice sıkılmış, bunalmıştım. Aklım yengemdeydi. İlayda’dan bir daha altım telefonu aradım ama açmıyordu. Dayım mı sanıyordu acaba numarayı. Doğru ya dayım arıyor sandı belki de hemen mesaj attım;
-Yenge benim kuzey, arkadaşımın telefonundan arıyorum açar mısın acil!
5 dakika geçmedi yengem arıyordu.
İlayda;
-Bu numara seni arıyor galiba, tanımıyorum.
Uzatmıştı telefonu;
-A evet teşekkürler.
Uzaklaşmıştım masadan telefonu açtım;
-Kızım hasta ettin adamı sabah beri niye açmıyorsun
Ağlıyordu.
-Yenge? İyi misin? Neden ağlıyorsun?
-Kuzey durumlar çok kötü
-Ne kötü dayım mı? Ya söylesene ne oldu?
-Hastaneye gittim.
-Eee? Ne dedi hamile misin?
-Evet.
Hıçkırarak ağlıyordu.
-Ya kes iki dakika ağlamayı neredesin sen?
-Hastanenin kantininde oturuyorum.
-Hangi hastane?
Hastanenin adını söyledi. Telefonu İlayda’ya verdim. Son bir dersimiz kalmıştı ama bekleyemezdim. Telefonu verir vermez koşmaya başladım. Arkamdan kuzey nereye? Diye sesleniyorlar hiç bir şey söylemiyor, koşuyordum. Baba mı arayamazdım. Hemen okulun görevlisine bir taksi çağırmasını söyledim. Okul saatiydi çıkamazsın müdüre hanımdan kağıt getirmemi istedi. Dayı acele amk kaçıl şuradan ya! Diyerek ittirdim adamı koşarak çıktım okul kapısından. Deli gibi koşuyordum arkama bakıyordum taksi gelir belki diye. Köşede bir taksi durağı gördüm. Koştum durağa;
-Dayı hangi araç gidiyo dayı?
-Geç birine yeğenim hayırdır ne bu telaş?
-Dayı çabuk Allah’ını seveyim bin şu taksiye hastaneye götür beni.
Dayı koşa koşa geldi bindi taksiye. Hastanenin ismini söyledim.
-Dayı Allah’ını seveyim bas hızlı ol.
-Hayırdır yeğenim biri mi öldü?
-Yetişemezsek ölecek dayı çabuk ol gözünü seveyim.
-Tamam yeğenim.
Dörtlüleri yakıp bastı gaza, kornaya yükleniyor, trafiğin açılmasını istiyordu. Camdan kafamı çıkarttım;
-Aç yolu, aç aç!
Bağırıyordum. Resmen elim ayağım titriyordu. Dayı yanında duran suyu uzattı içmemi istedi. Suyu kafama diktim yüzüme döktüm.
-Dayı bas kurban olayım bas!
-10 Dakikaya oradayız yeğenim.
Camdan kafamı çıkartıyor, kenarı geçmeyen araçlara küfür ediyordum. 10 dakika bana 1 saat gibi geliyordu, hastaneye vardık. Dayının parasını verdim. Hiç bakmadım bile ne kadar tuttu, attım parayı üzerine koştum hastaneye. Millete kantini soruyordum. Telaşlıydım. Tarif ettiler, bahçedeymiş. Koşarak çıktım bahçeye. Yengemi gördüm. Masada oturmuş eli yüzünde ağlıyordu. Koşarak gittim yanına omzunu tuttum;
-İyi misin ağlama gel buraya? Sil şu göz yaşlarını.
Ayağa kalkmış, boynuma sarılmıştı. Hıçkırıklarla ağlıyor, ne yaptık biz diyebiliyordu sadece. Sıkıca sarıldım. Oturduk göz yaşlarını ellerimle sildim. Biraz sakinleşmişti. İki çay söyledim.
-Ne zamandır buradasın?
-Bilmiyorum sabah geldim işte.
Saat öğlen 3 olmuştu.
-Saatlerdir burada mısın tek başına?
Başını evet dercesine salladı. Ağlamaya devam ediyordu. Göz yaşları süzülüyordu. Ellerimi başımın arasına koydum. Sonra dedim ne yapıyorsun amına koyayım güçlü dur kadının karşısında. Ayağa kalktım. Yanına geçtim. Sarıldım.
-Üzülme bulacağız bir çaresini. Kaç aylık olmuş?
Parmağıyla 2 yaptı daha çok ağlıyordu. İçimde buruk bir sevinç vardı.
-Ağlamak çözüm mü? Kendini kahır ediyorsun sadece. Beni üzüyorsun. Doktorla konuştun mu?
-Aldıramam kuzey zaten almıyorlar, ancak babasının imzası da lazım. Evlilik cüzdanı vs. bir sürü prosedür. Dayına ne diyeceğim ben? Nasıl alacağım imzasını? Of kuzey of.
Boynuma sarılıp hıçkırıklarla ağlıyordu.
-Ne yapacağız? Dayın da geliyor, 1 hafta sonra burada.
-Düşünme bunları şimdi daha çok var önümüzde.
Göbeğine elimi atıp okşuyordum. Kafasını aşağıya eğmiş, karnımı okşamamı seyrediyordu. Gülmüyor, ağlıyordu. Yanaklarından öptüm. Elinden tutup kaldırdım. Taksici dayı bizi bekliyordu.
-Dayı gitmedin mi sen?
-Bir tomar para atıp gittin yeğenim, fazla bu demeye fırsat kalmadı, içeride seni aradım kantinde görünce, bekledim rahatsız etmek istemedim.
-Hay Allah’ını seveyim dayı. O para dursun sende sen bizi bir merkeze atıver sana zahmet.
-Tabi atayım yeğenim hayırdır? Bir sıkıntı yok değil mi?
Bir yengemin yüzüne, bir de benim yüzüme bakıyordu. Yengem hala ağlıyordu.
-Yok dayı çok şükür bir sorun yok, çocuğumuz olacakta onun mutluluğundan ağlıyor.
-Hadi canım,
Dayının yüzü gülmeye başladı bir anda.
-Allah analı babalı büyütsün ilk çocuk her halde.
-Evet dayı.
-Olur olur, daha arkası gelir gençsiniz, bende ilk çocuğum olduğunda hüngür hüngür ağlamıştım. Hadi geçin geçin oturun tutma kızı ayakta.
Dayı Allah’ın adamıydı. Sohbet etmeye başladık takside yengeme sarılmıştım. Camdan dışarıyı izliyordu. Dayı adanalı çıktı, belliydi zaten şivesi farklıydı.
-Dayı bizi bir kafede indiriver sana zahmet.
-Tabi yeğenim bak bu kafe iyidir, gençler buraya gelir genelde.
-Eyvallah dayı.
Para uzattım almadı. Gece de gündüz de taksi lazım olursa beni ara diye kartını verdi. Helallik aldı gitti. Yengemle kafeye geçip oturduk. Konuşmadık bir süre. Sadece bakışıyor, çayımızı içiyorduk.
-Bir şeyde yememişsindir sen?
Yiyecek bir şeyler söyledim.
-Canım istemiyor kuzey.
-Yemen lazım artık iki canlısın.
Yine ağlamaya başladı. Artık gözleri kızarmıştı ağlamaktan. Kısık sesle konuşmaya başladı.
-Kuzey bundan sonra elin elime dahi değmeyecek.
-E hamilesin dikkat edecez tabii
-Hayır onun çaresine baktıktan sonra da değmeyecek. Asla yakın olmayacağız. Yenge yeğen ilişkisi, o bile uzak olacak. Dayın gelsin evden de ayrılacağım bulsun bir yer gideceğiz.
-Sen? Ne saçlamıyorsun Özge? Sen hamileyken mi bırakmamı istiyorsun?
-Kuzey zaten doğurmayacağım. Çaresine bakacağımızı söylüyorum. Beni iyi dinle bundan sonra kesinlikle bak elin elime dahi değmeyecek.
-Tamam, değmez ama o çocuğa zarar verecek bir şey yapmayacaksın.
-Cani bir kadın değilim korkma, zarar veremem sabi karnımda ki cana. Gerekirse doğururum.
-Karşına alacaksın yani dayımı bile.
-Alırım. Ama ne senin ne onların kimsenin yüzüne bakamam. Doğumdan sonra kendi canıma kıya…
Elimle ağzını kapattım. Kelimesini bitirmesine izin dahi vermedim. Ağlıyordum. Yanaklarını öptüm. Oda ağlamaya başladı millet bize bakıyordu.
-Sakın, sakın o kelimeyi bitirme, arkandan beni de sürüklemek zorunda kalırsın yoksa. Sensiz bırak yaşamayı nefes alamam saçmalama.
Saçlarını okşuyordum. Bir süre öyle sarıldık. Başını omzuma koyup ağlamaya başladı. Göz yaşlarını sildim tekrar.
-Kalk lavaboya git elini yüzünü yıka. Eve geçelim
Ayağa kalktı. Kafenin lavabosuna gidip elini yüzünü yıkamaya gitti. Bende elimle yüzümdeki yaşları sildim. Millet meraklı gözlerle ve imrenerek bizi izliyordu. Arkama yaslanıp çayı diktim kafama. Kafamı geriye atıp düşünmeye başladım
“Şimdi ne bok yiyeceksin kuzey efendi” diyordum. Yengem içerden çıktı koluma girdi. Yürümeye başladık. Kordon da boylu boyunca yürümeye başladık. Konuşmuyor, sadece yürüyorduk.
-Ne düşünüyorsun? Diye sordum.
Banka oturdu.
-Sence tüm bu olanlar rüya olabilir mi?
-İnşallah rüya değildir. Diye karşılık verdim yüzü hafiften güldü. Başını omzuma koyup denizi izlemeye başladık.
-Söz ver bana artık eskisi gibi yakınlık yok.
-Seni severken senden uzak kalamam.
-Kuzey uzaktan sev. Lütfen sonra ikimizde zararlı çıkıyoruz bu işten. Ayrıca üniversiteye gideceksin zaten.
-Ne biliyorsun sen? Belki burada okuyacağım Üniversiteyi de.
-O zaman ben gideceğim dedim gibi dayın gelince.
-Sen bir yere gitmeyeceksin. Ben giderim gerekirse. Sen çocuklarınla dayımla kalacaksın bizim evde. Kocaman ev yeter hepinize.
Yengemin gözleri doluyordu tekrar.
-Ağlayıp durma artık. Hadi kalk eve gidiyoruz.
Taksi buldum yoldan. Bindik eve gittik. Yengemi eve soktum babam çıktı kapıdan alel acele.
-Hadi çabuk kurs kapanmadan yazdırayım senide araba almaya gidiyoruz.
-Hemen şimdi mi? Baba çok yorgunum sonra gitsek?
-Hayır şimdi gidiyoruz hadi.
Atladık arabaya gittik ehliyete yazıldım. Bir galeriye götürdü beni. Tam içeriye girdik. Adamla babam tanışmış bile, yakın arkadaş gibi sohbet ediyorlar, araba hakkında bana tavsiye veriyor, isteklerimi beklentilerimi soruyordu.
Bir araba görmüştüm gezerken tamam dedim kesinlikle bu. Zaten ast solist gibi ışıklandırmışlar sergileniyor. İçine bindim. Resmen f1 aracına binmiş gibi hissediyordum kendimi.
Arabayı almış anlaşmıştık, babam da çok beğenmişti arabayı. Oda ne? Dışarıda sarı kafalı birisi sohbet ediyordu. Yanında ki? Mete? Mete değil mi lan o? Ne işleri var burada. Dışarıya çıkıp baktım İlayda ile Mete sohbet ediyor kahve içiyorlardı.
-Oo kimleri görüyorum.
-Aaa Kuzey? Bizim galeriyi biliyor muydun sen?
Ne? İçeride ki baban mı? Evet. Soyadından tanımalıydım oda senin baban sanırım. Biz buradayken babamla BMW, MERCEDES diye atışıyorlardı. Çok iyi anlaştılar.
-Hahaha harbimi diyorsun,
-Harbi diyorum.
-Evet ya babam bu galeriyi bulmuş eve gider gitmez apar topar götürdü beni.
Mete girdi lafa;
-Oğlum araba için mi bir hışımla çıktın okuldan aklımız sende kaldı, arayamıyoruz da. Güvenlik geldi müdüre hanıma İlayda oradaydı babanı arayacaktı. İlayda da babasının haberi vardır. Ailevi mesele sanırım panikle çıktı çünkü deyince kaza bela oldu sandı müdüre hanım da aramadı.
-Yok be oğlum yenge hanım ham… şey yengem hastaydı da hastaneden eve gidememiş kaybolmuş. Onun yanına gittim.
-Ha, iyi bari kötü bir şey yok yani?
-Yok la yok aldığım arabayı göstereyim gelin bak.
-Aldın mı? Hadi hayırlı olsun hangisi?
-Aha şurada ki “gara şimşek”
-Oha şaka yapıyorsun.
-Yok la ne şakası aldık işte.
-Oğlum süper lan.
Arabanın yanına gidip inceliyordu. İlayda;
-Babam özel olarak getirtmişti bu aracı. Maksat dükkan zengin gözüksün diye. En pahalı araç bu bizim galeride ki.
-Artık beni zengin göstersin. Baban bu parayla başka araç getirir koyar zaten.
İlayda gülüyordu. Arabaya birkaç şey ekletmek istediğim için İlayda’nın babası Sami abi BMW Servisine soktu aracı. Birkaç güne gönderirim sizin eve dedi. Tamam diyerek çıktık çaylarımızı içip. İlayda geldi arkamdan.
-Kuzey bakar mısın?
-Baba sen git geliyorum. Efendim ilayda?
-Şey matematiğim kötü demiştin ya istersen bize gelebilirsin. Eve geçiyorum matematik çalıştırabilirim seni.
-Çok isterdim ama biliyorsun yengem hasta şimdi evde olsam daha iyi. Ama söz başka zaman gelirim seve seve.
-Tamam, nasıl istersen geçmiş olsun tekrardan.
Yanaklarından istem dışı makas almıştım.
İlerledim. Ne yaptım lan ben dedim kendi kendime, arkamı döndüm yüzü gülüyor, yanağını tutuyordu. Hay elimin ayarını sikeyim dedim bindim arabaya. Babamla yola koyulduk. Eve gidecektik, yolda markette durup sigara alköl aldım, öyle devam ettik yola.
Babam konuşmaya başladı;
-Haftaya dayın geliyor. Atacam onu çiftliğe çalışsın inek.
-Yengemler? Onlar gitmesin oraya.
-Yok zaten konuştum yengenle çiftliğe gitmek istemediğini söyledi. Hem ne işi var oğlum pisliğin içinde kadının köy hayatımı yaşatacaz?
-Yaşatmayak tabii.
-Tabii o yüzden dayın gitsin ırgatlık yapsın.
-Yapsın pezevenk.
Babam gülüyordu.
-Baba bir telefon alalım bana hazır dışarıdayken. Telefonuma su kaçtı attım çöpe çalışmadı.
-Tamam gel çarşıya inelim o zaman
Çarşıya indik. Dokunmatik telefonlar yeni yeni çıkmaya başlamış daha yeni İphone 4s ler piyasaya çıkmıştı. İlayda da ondan görmüştüm modelini bilmiyordum zaten telefoncuya gidince gördüm onu aldım. Yeni bir hatta aldım kendime. Telefonu açıp kurcaladım. Önce yengemi sonra ezberimde olan numaraları kayıt ettim. Yengemi aradım hemen açmadı yine. “ben kuzey” diye mesaj attım açmıştı.
-Yoldayız geliyoruz.
-Tamam, yanında kim var?
Kısık sesle;
-Babam.
Telefon yüzüme kapanmıştı. Güldüm aklıma diğer yengeyi de aramak geldi. Babama döndüm.
-Baba Aysel yengeler de gelecekti ne oldu o durum?
-Yarın çıkıyorlar yola. Önce bize gelecekler. Aysel yengenler köye gidecek ama orada yaşamak istediler.
-Tamam da kalacaklar mı bizde.
-Kalırlar tabi, daha köyde ki çiftliğe eşya alacaklar.
İyi dedim hem Aysel yengeyi görecek, hem de yengeme moral olurlar diyordum içimden. Eve varmıştık. Çocuklara hemen yengemi sordum balkonda dediler. Balkona gidip oturdum yanına. Çay içiyordu annemle. Babam annemi çağırdı. Yengemle ben tek kalmıştık. Masanın üzerindeydi eli, elini tutmak için dokundum hemen çekti kendini. Yüzüme bakıyor suratını yamultuyordu. Güldüm ne var gibisinden başımı salladım hiç dercesine omuz silkti.
-Babanlar geliyormuş?
-Ne zaman?
-Yarın.
-İyi,
-Üzme artık kendini.
-Üzmüyorum. Sindirmeye çalışıyorum.
-Dur daha karnın bile büyümedi.
-Kuzey ya diyerek vurdu koluma keyfi yerine geliyordu yavaş yavaş.
-Ben senin için değil ailemi, dayımı dünyayı alırım karşıma. Sen yeter ki üzme kendini.
Baran koşup gelmişti yanıma. Top oynamak istiyordu. Gel bakalım aslan parçası dedim aldım kucağıma. Evin bahçesine indik. Top oynatıyordum onu. Yengemde balkonda eli karnında bizi izliyordu. Ben yengeme bakarken baran suratıma attı topu göt kadar boyuyla nasıl vurduysa suratım acımıştı. Baranın peşinden koşmaya başladım. Kucağıma aldım salladım. Salıncağa bindirdim onu sallıyor yengemle bakışıyordum. Bir süre baranı oynattıktan sonra kızlar geldi. Baranı onlara bıraktım. Eve gidip bir duş aldım. Yemek olasıya bir duş alıp üzerimi değiştirdim. Daha üstümde okul üniforması vardı. Şortumu atletimi giydim. Oturdum yemeğe yengem aç kurt gibi yiyordu. Anneme yengemi işaret ettim güldü. Yengem suratımıza bakıp gülüyordu.
-Doymuyor ya.
-Sus len.
Karnımı doyurmuştum. Balkona çıkıp bir bira açtım. Sigaramı yaktım. Yengem yanıma geldi. Sigara istedi.
-Hayır tabi ki de ne sigara ne alkol yok bundan sonra.
-O zaman kalk sahilde yürüyelim sıkıldım. Duvarlar üstüme geliyor.
-Hazırlan bara gidelim.
-Kafam ses götürmüyor kuzey.
-İyi hadi o zaman kalk.
Kumsala gidiyoruz diye seslendim eve. Kapıdan çıktık, hava esiyordu. Kapıdan ceketimi alıp attım yengemin üstüne.
-Sıcak daha hava.
-Ver o zaman ben tutayım esiyor, hasta olma sonra.
Ceketi sırtıma astım. Yürüyorduk yavaş yavaş.
-Okul nasıl alışabildin mi?
-Alıştım ya sıkıntı yok. Arkadaş bile edindim.
Suratıma bakıyordu ters ters
-Arkadaş?
-Evet arkadaş.
-Nasıl arkadaşmış bunlar?
-Valla kıvırcık var, sarışın var, uzun boylu var hangi birini sayayım.
-Kuzey!
Bağırıp kolumu çimdikledi.
-Of acıdı. Ya sarısın olan kız diğerleri erkek kıskanma.
-Ne kıskancam be güzel mi bari kız?
-Çirkin dersem inanacan mı?
-Hayır.
-O zaman güzel işte allah sahibine bağışlasın.
-Sahibi sen olmada onun.
-Benim bir tane sarı civcivim var zaten, fazlasında gözüm yok.
Beline sarılmıştım. Kendini geriye çekti.
-Kuzey lütfen bak,
-Tamam temas yok.
Kumsalda yürüyorduk.
Kumların üzerine oturmuş konuşuyorduk.
-Keşke yapmasaydık. Onca şeyi yaşamasaydık.
-Benimle değil de başkasıyla yaşayıp, başka biriyle bunları yaşasan daha mı iyi olacaktı?
-Başkasıyla bu durumu yaşamazdım ki.
-O yüzden mi başkasıyla olmayı düşündüm köyde adım çıkar diye yapamadım dedin Özge bırak Allah aşkına ya.
-Tamam Kuzey kapatalım bu konuyu.
-Of ulan of.
Sırt üstü uzanmış yukarıya bakıyorduk. Hava kararmış, yıldızlar çıkmaya başlamıştı. Üşüdüğünü söyledi yattığı yerden ellerinden tutarak kaldırdım. Ceketimi verdim üstün.
-En iyisi birbirimizle uzak olmak.
-Nasıl? Aynı evin içinde iki yabancı mı olacağız?
-Yabancı değil. Bu kadar yakın olmayacak, gerekmedikçe konuşmayacağız. Bende kafamı toplayıp düşünmek istiyorum. Şimdi lütfen yalnız bırakır mısın beni?
-Nasıl burada mı? Yok ya kalk gidelim işte.
-Kuzey lütfen kafamı yalnız toparlamak istiyorum hadi git eve.
-Peki sen bilirsin.
Kalkıp eve doğru yürümeye başladım. Güvenlikçi oradaydı dolaşıyordu. Gözlerini yengemden ayırmamasını, yüzme bilmediğini söyledim. Tamam dedi yürümeye devam etti.
Eve gittim. Yatağıma girdim. Tüm bu olup bitenleri düşünüyordum. Uykuya dalmışım. Sabah saatimin alarmına uyandım. Kahvaltıdaydık. Yengem çay dolduruyordu. Canım bir şey yemek istemediği için okula gideceğimi söyleyip, ceketimi alıp çıktım. Okula yürüyecektim. Baba mı da beklemedim. Yürüyeceğimi söyledim, düştüm yola.
Yoldaki küçük taşları tekmeliyor, yengemle nasıl uzak olacam lan diye düşünüyordum. Yolun ağzına gelmiş, yol boyunca ilerliyordum arkadan korna sesini duydum. Bir tane mini Cooper yanıma yanaştı. Cama eğildim. İlayda’ydı bu.
-Okula mı?
-Evet,
-E atla o zaman.
Kapıyı açıp bindim arabaya.
-Günaydın şirin arabaymış.
-Günaydın evet öyledir.
-BMW olur diye tahmin ediyordum altında.
-Küçük şeylerden hoşlanıyorum.
-Desene baştan kaybettim?
-Nasıl? Ha yok yani
-Haha tamam tamam anladım ben.
-Neyi anladın hayır ya bir şey demedim of kuzey
-Ne of kuzey?
-Hep böyle yapıyorsun.
-Ne yaptım ya konuşmuyorum.
Gülüyordum. Camdan dışarıyı izliyordum İlayda bozdu sessizliği.
-Ne yaptın peki dün?
-Hiç evdeydim sen?
-Bende evdeydim. Gelseydin keşke ama yengen rahatsızdı değil mi ya kusura bakma o nasıl oldu iyi mi şuan?
-İyi ya, bir şeyi yok morali bozuk sadece. Oda geçer kadınsal problemler işte. Bilirsin.
-Anladım.
Arabayı park ettik. Okula doğru yan yana yürüyorduk. Kantine yöneldiğimiz de “Mete, Zeki, Melisa, Ferhat oturuyor, çay içiyordu. İlayda yanlarına gitti. Ben de hepimize çay aldım kantinden oturdum yanlarına. Ferhat söze girdi.
-Ya millet basket maçım var gelsenize. Hem destek olursunuz. Hem maçtan sonra bir yerlere gider takılırız? Ne dersiniz.
Mete;
-Valla bana uyar işim de yok Zeki geliyor musun?
Zeki Melisa’nın yanına sokuldu, koluyla dürttü;
-Kız gidek mi birlikte? Ha? Alam mı seni?
Melisa;
-Of zeki git şuradan nereden alıyorsun ya nereden? Öğleden sonra diyor. Öğleden sonra dersten çıkıp hep birlikte gideceğiz işte of ya alla alla.
Zeki;
-Kız zilli, birlikte gidek, baş başa hı? Ne diyon hacı?
Kızı koluyla dürtüyordu. Bizde Zeki’nin bu haline gülüyordu.
Ferhat;
-Eee İlayda? Kuzey? Geliyorsunuz değil mi?
İlayda resmen gözlerimin içine bakıyor gidelim sende gel dercesine yalvarıyordu gözleriyle. Arkama yaslandım çayımı yudumladım.
-Bana da uyar. İşim yok zaten.
Ferhat;
-Süper o zaman hadi derse.
Derse girmiştik. Ama aklımda çocuğumun olacağı yengemin hamile olduğu çıkmıyordu. Sevinçten havalara uçacak, sıraları havaya fırlatacak kadar kıpır, kıpır kaynıyordu içim. Hoca sınıfa geldi derse başlamıştık. İlayda çok çalışkan, çok güzel ve çok tatlı bir kızdı sürekli konuşuyor, ders hakkında fikirlerimizi paylaşıyorduk. Ama bu çocuk meselesine çok takılıyordu kafam.
Ders bitti kantine gidiyorduk. Ben izin alıp bahçeye çıktım. Telefonla yengemi arıyordum. Açmıştı;
-Neredesin?
-Hastanede.
-Hayırdır kontrol falan mı?
-Hayır kuzey karın ağrısı ile geldim bekliyorum doktoru.
-Tamam mutlaka haberdar et beni.
-Tamam, kapatmak zorundayım sıram geldi.
-Dikkat et kendine.
Yanıma İlayda gelmişti elinde çayla. Uzattı;
-Kiminle konuşuyorduk yüzün düştü?
-Yengem hastaneye gitmişte karnı ağrıyormuş.
-Hadi ya istersen gidelim yanına.
-Dün apar topar çıktım zaten şimdi yine telaşlandırmayalım müdüre hanımı.
-Haklısın ama izin alırız.
Müdüre hanım pencereden el ediyordu.
-İti an çomağı hazırla
-Nasıl anlamadım?
-Yok bir şey müdüre hanım çağırıyor bir bakayım ne istiyormuş
-Gelmemi ister misin?
-Ben hallederim sağ ol
-Peki çocukların yanındayım ben.
Arkamı dönmüş gidiyordum elimi onay işareti yaptım tamam dercesine. Müdüre hanımın kapısını çaldım.
-Giriniz.
-Buyurun efendim beni çağırdınız.
-Ah Kuzey bey evlatçığım buyur oturunuz lütfen.
Müdüre hanım nasıl tarif etsem hani yıllardır bir adam dönüp bakmamış, kimse sikmemiş, yaraksızlıktan kafayı yemiş tipler olur ya aynı öyle. Ama nasıl sikmemişler ki? Deli diye herhalde. Yoksa güzel kadın Allah var kızıl saçlı, ufacık göğüsleri var, kırışıklık hiç yok. Bacaklar tay gibi incecik. Ama kafa gidik, Ha siker misin? Kuzey diye sorsalar? Yok sikmem okulda o kadar çıtır varken işim olmaz.
Oturdum. Masasına geçti.
-Evladım hayırdır? Aileden birisine bir şey mi oldu?
-Hayır hocam?
-O zaman akrabanıza mı bir şey oldu?
-Hayır hocam.
-Evlatçığım güvenliği dövmediğin kalmış, o nasıl çıkış öyle okuldan. Ya başına bir şey gelse ben ne diyeceğim babacığına? Size tonla parayı bunun için mi veriyorum? Daha oğluma sahip çıkamıyorsunuz dingonun ahırımı canım burası? Demez mi bana?
-Ha siz onu diyorsunuz hocam pardon ya, evet yengem rahatsızlandı. Hastanedeymiş. Apar topar oraya gitmek zorunda kaldım.
-Öyle desene evlatçığım. Tamamdır kapıyı örtebilirsin canım.
Etrafıma baktım. Hangi kapı hocam?
-Çıktığın kapı canım. Hadi naş
Ulan bu nasıl “tamam git deme şekliydi” gülüyordum çıktım kapısını kapattım gittim kantine. Çocuklar yoktu. Alla alla nerede lan bunlar diye elimi başıma attım arkamdan Zeki geldi dürttü tırsmıştım.
-Hay amına koyayım. Ulan Zeki düzgün gelsene aklımı aldın oğlum ya ne var ne bu telaş?
-Kuzeyin oğlu hadi gidiyoruz.
-Nereye oğlum baskete mi?
-Evet paskete hadi kuzeyin oğlunu al gel dediler.
-Ne çabuk öğlen oldu lan. Tamam yürü hadi.
-Sen yürü hadi.
Sorunlu lan bu çocuk diyordum içimden.
-Hani sen Melisayla gidecektin ne oldu?
-Bırak onu ya
-Niye lan ne oldu?
-Kaşşarlandı biraz.
-Hahaha yüz vermeyince kaşar zaten demi?
-Kuzeyin oğlu çok konuşma, yüz isteyen kim
-Hadi lan oradan.
Spor salonuna gelmiştik İlayda el uzatıyordu buradayız dercesine. Zeki fırladı gitti. Bizim çocukların yanına gittim oturdum. İlayda ile yan yanaydık. Sahaya Ferhat ve takımı çıktı. Maçı izliyorduk. İlk yarı bitmek üzereydi ki telefonum çaldı. Arayan yengemdi. Müsaade isteyip kapıya çıktım.
-Efendim yenge? Çıktın mı doktordan?
-Çıktım soğukta denize girdik diye sanırım midemi üşütmüşüm. İlaç yazdı onları alıp eve geçeceğim şimdi. Sen okulda mısın?
-Evet okuldayım istersen geleyim yanına?
-Hayır canım ne alaka dur okulunda hadi kapatıyorum. İlaçları alıp eve geçeceğim.
-Tamam yenge görüşürüz.
Bizimkilerin yanına gittim oturdum. İkinci yarıyı bekliyorduk. İlayda meraklı gözlerle bana bakıyordu.
-Kim aradı ki?
-Yengem hastaneden çıkmış onu haber verdi.
-Sevgilin var mıydı senin?
-Hayır? Ya yengem al bak aramaya.
-İyi canım bana niye gösteriyorsun hesap sormadım ki
-İyi,
Gülüyordum. İkinci yarı başlamıştı. Ferhat gerçekten çok güzel oynuyordu basketbolu. Maç bitti salondan çıktık. Ferhat duşunu almış gelmişti yanımıza.
-Nasıldım? Diye sordu
Mete;
-İyiydin presslerin sağlamdı.
Zeki;
-Ne iyisi ya, o topu potaya sokmak için ezdin geçtin çocukları, deve tabanı seni
Melisa;
-Hayır yani şekerim basketbolun amacı bu değil mi? Büyük olan küçüğü yer alla alla.
Zeki;
-Ne dedin sen? Hı ne dedin sen?
Melisa;
-Ay ne be ne dedim ayol
Zeki;
-Şekerim mi dedin? Bana mı dedin sen onu? Gel bakayım sen şekerim
Zeki kızı koşturtuyordu.
-Eee ne yapıyoruz şimdi? Dedim.
İlayda;
-Acıkmadınız mı? Bildiğim güzel bir mekan var oraya gidelim isterseniz?
Ferhat;
-Ben çok açım ya hadi gidelim o zaman
Mete;
-Zeki lan rahat bırak oğlum kızı gel buraya.
Mete Zeki’nin peşinden arabayı park ettikleri yere doğru koşuyordu.
Melisa;
-Öf bana anca Zeki gibiler baksın zaten. Şurada dalyan gibi çocuk var hiç dönüp bakmasın
İlayda ne diyorsun kızım sen gibisinden kolundan çekiştiriyordu
Melisa;
-Öf ne be alla alla senin de peşinde Zeki gibi birisi koşsun görürüm seni şekerim.
İlayda;
-Saçmalama melisa rezil ettin beni hadi yürü.
Melisa;
-Çekiştirme be, sarı kafa seni.
Olan bitene gülüyordum çocuktu lan bunlar daha diyordum içimden. Babam arıyordu.