Saat gece yarısına geliyordu. Halit’in saldırma ihtimali olduğu için yemeği içeride yemişlerdi. Herkes uyumak için odasına çekilmişken art arda silah sesleri duyuldu.
Kudret Ağa aniden korkuyla uyandı. Odasındaki camdan dışarı baktığında adamlarının tek tek düştüğünü gördü. Birer birer vuruluyorlardı. Komodinin çekmecesini açıp silahına sarıldı ve beklemeye başladı. Adamlar hala dışarıda çatışıyorlardı. Ortalık karanlık olduğu için pek bir şey seçilmiyordu.
O sırada aynı sesleri Nizam da duymuştu. Aniden Şule’nin odasına girdi. Şule de silah seslerinden ötürü uyanmış, ayaktaydı.
Şule: Noluyor Nizam?
Nizam: Abimler geldi. Dışarıda çatışıyorlar. Buradan gidiyoruz. Hadi çabuk!
Şule: Nereye gidiyoruz?
Nizam: Hadi Şule acele et! Vaktimiz yok. Sıla’yı da al, acele edin.
Şule: Tamam.
Şule, Nizam’ın yanından ayrılıp Sıla’nın odasına koştu. Sıla da sesleri duymuş, korkuyla yatağında ağlıyordu.
Sıla: Abla noluyor? Bizi öldürecekler mi?
Şule: Hayır, hadi ablacım gidiyoruz. Acele et.
Sıla apar topar yataktan kalkıp üstüne bir ceket giydi. Şule ile beraber odadan çıktılar. Koridordaki Nizam elinde silahla bekliyordu.
Şule: Nizam ne yapacağız şimdi? Nereye gideceğiz?
Nizam: Araba arkada. Arka kapıdan çıkın. Yanınıza gelen olursa hemen basın gidin. Beni beklemeyin. Etrafı kolaçan edip ben de geleceğim.
Sıla: Dikkat et.
Nizam: Siz de. Hadi çabuk olun.
Sıla ve Şule arka kapıdan çıkıp arabaya doğru koşmaya başladılar. Silah sesleri bitmişti. Kudret Ağa yavaşça dışarı çıktı. Etraf hala karanlıktı, bir şey görünmüyordu. Birden kafasında bir silahın namlusunu hissetti. Halit, Kudret’i pusuya düşürmüştü.
Halit: Ani bir hareket yapma, kafana sıkarım.
Kudret: Dur Halit, anlaşabiliriz.
Halit, Kudret’i yere iterek düşürdü. Kendisi gibi düşen silahına da tekme atarak uzaklaştırdı.
Halit: Anlaşabiliriz demek, ha? Nasıl olacakmış o iş?
Kudret: Malları geri veririm sana. Mesele kapanır, sonra herkes kendi yoluna.
Halit: Bir malla kapancak yani mesele, öyle mi? Lan şerefsiz, ben senin oğlunun kafasına sıktım. Sen oğlunun intikamını alamayacak kadar adi bir adam mısın?
Kudret: Daha fazla kan dökülmesine gerek yok.
Halit: Siktirtme kanını. O orospu kızının üstünde değil mi mallar hala?
Kudret: Evet, hala Şule’de.
Halit: Nerede?
Kudret: İçeride.
Halit arkasına dönüp içeriye bakmaya başladı. İçeriden bir ses gelmiyordu. Halit’in arkasına dönmesini fırsat bilen Kudret silaha uzandı. Hala diğer tarafa bakmaktan olan Halit’e doğrulttu. Silahın tıkırtısını duyan Halit ani bir hamleyle dönerek ateş etti. Göğsünden vurulan Kudret hırıltıyla inliyordu. Kudret’in vurulduğunu gören Nizam dikkatlice arka kapıya doğru ilerledi.
Halit: Şimdi sıra kızında. Çok bekletmem ama sizi. Yakında kavuşursunuz.
Kudret’in inlemeleri kesilmiş, artık ölmüştü. Halit adamlarını etrafa bakmaları için gönderdi.
Halit: Kamber! Sen evin içine bak. Ben arka tarafa bakacağım.
Kamber: Tamamdır ağam.
Halit yan taraftan dolanıp evin arkasına doğru yürüyordu. Nizam ise arka kapıdan çıkmış, arabaya doğru yürüyordu. Şule ve Sıla arabada oturmuş, Nizam’ı bekliyorlardı.
Sıla: Abla sesler kesildi. Ne yapacağız?
Şule: Gidiyoruz. Ben kullanacağım. Nizam belli ki gelmeyecek.
Sıla: Ya başına bir şey geldiyse? Onu burada bırakamayız.
Şule: Başka çaremiz yok.
Şule arabadan inip şoför koltuğuna geçerken uzaktan gelen Nizam’ı fark etti. Nizam koşar adımlarla geliyordu. Arkasında ise uzakta durmakta olan Halit belirmişti. Silahını doğrultan Halit, Nizam’ı hedef alırken Şule’yle göz göze geldi. Hayatını, servetini ve de kardeşini elinden çalan sevdiği kadınla gözleri birleşmişti. Şule donuk ve korkmuş halde Halit’e bakıyordu. Halit ise Nizam’ı hedef almasına rağmen gözlerini bir saniye bile Şule’den ayırmıyordu. Parmağı tetiğin üzerinde olmasına rağmen vücudu titriyor, tetiği çekemiyordu. Nizam arabanın yanına geldi.
Nizam: Niye indin? Haydi çabuk, gidiyoruz.
Şule, Nizam’ın sözlerini duymamışçasına hala Halit’e bakıyordu. Nizam eliyle Şule’yi sarsıp kendine getirdi.
Nizam: Haydi Şule, çabuk.
Şule, Halit’ten gözlerini ayırmaksızın arabaya bindi. Nizam da direksiyonun başına geçti ve oradan ayrıldılar. Halit hala eli tetikte bekliyordu, ne yapsa da o tetiği çekemedi. Arabanın uzaklaşmasıyla sol gözünden bir yaş süzüldü. Silahı kaldırarak havaya şarjörde ne kadar mermi varsa sıktı. Arabayla ilerlerken sesleri duyan Şule irkildi.
Sıla: Nereye gidiyoruz şimdi?
Nizam: İstanbul’a. Artık burada barınamayız. Ucuz kurtulduk.
Şule: Ne İstanbul’u ya? Ne işimiz var orada? Zaten apar topar çıktık. Yanımızda hiçbir şey yok.
Nizam: İhtiyacınız olan her şey bagajda. Merak etmeyin.
Şule, Nizam’ın bu sözleri üzerine ona vurmaya başladı. Nizam aniden arabanın kontrolünü kaybedip altından kaçırsa da geri toparladı.
Nizam: Kendine gel Şule, kafayı mı yedin?
Şule: Biliyordun değil mi, şerefsiz? Hatta sen ayarladın abinin baskın yapmasını. Senden beklenir de acaba Halit nasıl kabul etti?
Nizam: Ben seni korudum, sizi korudum. Eğer abimle anlaşmasaydım şimdiye hepimiz ölmüştük.
Şule: Sen de karşılığında babamı verdin, bizi kurtardın. Öyle mi?
Nizam: Aynen öyle. Sevinmen gerekirken yaptığına bak.
Şule: Hain şerefsiz. Bir kere ihanet eden bir daha eder işte.
Nizam: Beni konuşturma şimdi Şule. Sen de masum değilsin. En az benim kadar suçlusun.
Şule: Allah belanı versin.
Sıla: Abla tamam sakin ol. Sonuçta kurtulduk.
Şule: Kes sesini sen.
Nizam: Bağırma kıza. İstanbul’a gidiyoruz. Sonrasına orada bakacağız. Uslu durun.
AYNI GÜNÜN ERKEN SAATLERİ
Halit’in yaşadığını öğrendikten sonra Şule ve Kudret Ağa’nın restleşmesi üzerine Nizam telefona sarılıp Halit’i aramaya başladı.
Halit: Sen beni ne yüzle arıyorsun hain köpek?
Nizam: Ne istiyorsun?
Halit: Ne olacak? Hem senin hem de o yanındakinin canını.
Nizam: Anlaşmaya ne dersin?
Halit: Siktirtme anlaşmanı. Değersiz canın mı tatlı geldi? Kafana sıkacağım kurşunla anlaşırsın bol bol.
Nizam: Gönderdiğin nottan sonra Kudret, büyük önlem aldı. Adam yığdı her tarafa. Buraya girmen zor. Zaten güçten düşmüşsün. Tek Kamber’le olacak iş değil. Fikret’ten sonra iyi kan kaybettin.
Halit: Lan bana bak. Şimdi seni-
Nizam: Sen bana bak. Bu akşam adamları başka bir yere çekerim. Sen de gelir Kudret’in işini bitirirsin. Tek şartım ne bana ne Şule’ye dokunmayacaksın.
Halit: Döneklik yapmayacağını nereden bileceğim? Öz abisini satmış bir haine nasıl güveneyim?
Nizam: Başka çaren yok. Benden haber bekle. Haydi selametle.
Nizam telefonu kapatır.
ŞİMDİ
Şule: Böyle sattın demek babamı.
Nizam: Ya Şule başlatma babandan şimdi. Çok severdin ya sanki. Ben sizi korudum o kadar.
Şule: Halit durmayacak. Peşimizden gelecek.
Nizam: İstanbul’da olduğumuzu nereden bilecek?
Şule: Yurt dışına gideceğimi tahmin ediyordur. O yüzden ilk İstanbul’a gideceğimi biliyordur. Eli kolu uzun, önünde sonunda bulacak bizi.
Nizam: Ben gizli bir yer ayarladım. Kendimizi afişe etmedikçe bir sıkıntı çıkmayacak.
Şule: Pasaportları aldın mı?
Nizam cevap vermedi.
Şule: Sana diyorum Nizam. Aldın mı?
Nizam: Hayır.
Şule: Orospu çocuğu. Bilerek yaptın, gitmeyelim diye.
Nizam: Saçmalama Şule. Nereden bileyim ben, senin pasaportun nerede? Elime geçen her şeyi bagaja attım işte. Zaten malları devretmeden bir yere gidemezsiniz.
Şule: Allah belanı versin. Ama göreceksin, istediğini alamayacaksın.
Nizam: Onu hep beraber göreceğiz.
Nizam, Şule ve Sıla yolun kalanında sessizlikle devam ettiler. Halit ise sinirden köpürmüş halde bağırıyordu.
Halit: Kafanı sikiyim Halit, kafanı. Seni sırtından vuran bir kadının kölesi oldun, aptal. Aptal.
Kamber: Ağam noldu? Sen mi silah attın?
Halit: Kaçtılar.
Kamber: Kim?
Halit: Kim olacak amına koyim? Nizam’lar işte.
Kamber: Ne yapacağız şimdi?
Halit: Hazırlığını yap. İstanbul’a gidiyoruz.
Kamber: Nereden biliyorsun ağam İstanbul’a gittiklerini?
Halit: Şule buraya gelmeden önce Fransa’da yaşıyordu. Kardeşini alıp oraya gidecektir. Mecbur İstanbul’a gidecekler. Hem Nizam da İstanbul’da okudu. İlla ki güvendiği bir yer, birileri vardır. Hazırlığını yap, İstanbul’a gidiyoruz.
Kamber: Peki ağam.
Halit: Sadece sen ve ben. Başka kimse olmayacak. 1’i gitti kaldı 2.