TİKTOK Serisi - Toplam 24 bölüm

TİKTOK 22

← Ana Sayfaya Dön ← Geri Dön
📌 GRUP

İstanbul'a gidip şantiye bölgesine geldik. Şantiye bölgesinde prefabrik bir ev vardı; babamla biz orada kalacaktık. Bu süre boyunca akşama doğru Cengiz Bey gelip bizi evinde ağırlamak istediğini söyledi. Hep beraber Cengiz'in evine gittik. Evde karısı, kızı ve oğlu da vardı. Beraber sohbet muhabbet derken yemeklerimizi yiyorduk. Cengiz oldukça iyi davranıyordu bize; sonuçta bir amacı vardı. Biz gençler kendi halimizde sohbet ederken Cengiz'in kızı da iç mimarlık okuyormuş. Ben mühendis olduğum için kafasının takıldığı soruları bana soruyordu. Önünde zorlu sınavlar varmış; daha yeni mezun olduğum için konulara hâkimdim. Ona derslerinde yardımcı olabileceğimi söyledim. Bu konuda çok mutlu olabileceğini söyledi. Cengiz'in karısı Müge Hanım çok tatlı, sıcak kanlı bir kadındı. Yazlığa geldiğinde sohbet edememiştik ama sohbet ettikçe kadına karşı kanım ısınmaya başladı. Cengiz gibi değildi; ailesi.

Ama Cengiz'de şunu fark ettim: Kızına oldukça düşkün bir babaydı, karısını da çok seviyordu. Aile onun için en önemli faktörlerden biriydi. Zaten oğluyla baba-oğul değil, arkadaş gibi takılıyordu. Aslına bakılırsa, Cengiz'in ailesi çok iyi insanlardı, tabii Cengiz hariç. Saat geç olmuştu, biz babamla kalkıp şantiye bölgesindeki prefabrik eve gittik. 1-2 günlük çalışmadan sonra Cengiz Bey, İzmir'e dönmeden tekrar evinde bizi ağırlamak istedi. Yemeklerimizi yiyip, tekrar sohbet muhabbet derken bu sefer daha çok kaynaşmaya başladık. Artık birbirimizi az da olsa tanıyorduk. Biz babamla tekrar şantiyeye döndük. 1-2 gün daha geçti. Beraber çalışırken telefonum çaldı. Arayan kişi Cengiz Bey'in kızı Derya'ydı. Önümüzdeki 2 hafta sonra sınavı varmış, takıldığı konular olduğunu söyledi. "Yardım edebilir misin?" diye benden yardım istiyordu. Elimde birkaç çizim projesi vardı, onları halledeyim, tekrar sana dönerim" diyerek telefonu kapattım.

Akşama doğru Cengiz'in evine gittim. Cengiz ve oğlu evde yoktu; annesi ile kızı vardı. Cengiz'in İzmir'e gittiğini biliyordum ama Derya'ya "Burak nerede?" diye sordum.

- Derya: "Abim de babamla birlikte İzmir'e gitti."

Demek ki şerefsizlerine kendi içlerinde bir planları vardı. Müge Hanım geldi, elinde çay tepsisi ve kurabiyeler vardı. Müge Hanım cidden çok güzel bir kadındı ve sıcak kanlıydı. Ben Müge Hanım'ı çok sevmiştim; belli ki o da beni baya sevmişti. Sürekli ana-kız benimle sohbet etmek istiyorlardı. Ben Derya'ya derslerinde yardımcı olurken Müge Hanım da yanımızdan ayrılmıyordu. Onun da bana sorduğu birkaç soru vardı. Biz sohbet muhabbet derken, babamın aramasıyla saati unutup çok geç olduğunun farkına vardık. Babama bu durumdan bahsetmeyi unutmuştum. Müge Hanım, "Çok geç oldu, bu saatte bir yere gitme, burada kal," diye teklifte bulundu.

- Olur mu Müge Hanım, ben kalkayım ayıp olur.

- Müge: "Aa, hiç olur mu? Sana hemen şuraya bir yatak hazırlarız, sabah buradan işe gidersin. Hem İstanbul öyle İzmir'e benzemez, gece gece yolları karıştırırsın."

Müge Hanım ısrarcıydı; tamam deyip kabul ettim. Babama da haber verdim, bu gece burada olduğumu söyledim. Ertesi gün yine ders için evlerine ziyarete gittim. Müge Hanım güzel güzel poğaça ve kurabiyeler yapmıştı. Vallahi benim işime geliyordu bu durum; prefabrik odalarda kalmaktansa sıcak, güzel bir evde vakit geçirmekten iyisi yoktu benim için. Bir de üstüne balla börekle besliyorlardı beni. Artık Müge Hanım'la Derya'ya çok kaynaşmıştık. Bu durumdan Cengiz'in haberi var mıydı bilmiyorum ama benim şu an keyfim gayet yerindeydi. Böyle böyle derken biz bu rutine iyice alışmıştık. Artık Müge Hanım da Derya da benim yanımda rahat davranıyordu. Derya yanımda şortla otururken, Müge Hanım da evin içinde taytla geziyordu. Artık ben babamın yanında değil, Cengiz Bey'in evinde kalıyordum.

Yine bir akşam evlerine gittiğimde ders çalışırken Müge Hanım biraz sızlanıyordu. Sebebini sorduğumda, evde temizlik yaparken düşmüş, belini ve kalçasını incitmiş. Aklıma bir yalan geldi.

Üniversite yıllarımda tıp okuyan arkadaşlarım vardı; hatta bir ara ben de mühendis yerine tıp mı okusam diye düşündüm. Akşam beraber konuşur, sohbet ederdik. Az çok onlardan birkaç şey kaptım. Bir ara futbol oynarken ben de belimi incittim. O tıp arkadaşım, nasıl müdahale yapılacağını öğretmişti. "İstersen bir bakayım." dedim.

Müge: "Valla iyi olur, Ömer. Doktor hastanın ayağına gelirmiş derlerdi, inanmazdım. Şansımıza sen geldin." diyerek yanıtladı. Evde krem olup olmadığını sordum, Derya birkaç tane krem getirdi. "Bu olmaz, bu olmaz." diyerek kafama göre biraz sallıyordum. İçinden bir tanesini seçtim, çok biliyormuş gibi davranıyordum. Müge Hanım yüz üstü uzandı, ağrıyan bölgeleri sordum; eliyle gösteriyordu.

"Şimdi sertçe dokunacağım, Müge Hanım. Siz bana ne kadar acıdığını söyleyeceksiniz ya da ağrıdığını. Ağrı ile acı bir değil, ona dikkat edelim." dedim. Müge Hanım'ın sırtından kalçalarına doğru elimle dokunuyordum. Ah, uh ses çıkararak ağrıyan ve acıyan bölgeleri gösteriyordu. Müge Hanım'ın sırtına ve kalçalarına elimdeki kremi yedirerek iyice masaj yaptım. Masaj bittikten sonra Müge Hanım, "Çok iyi geldi." diyerek teşekkür etti. Ertesi gün olmuştu, eczaneden ağrı kremi alıp evlerine gittim. Müge Hanım, eve girer girmez dünkü masajın çok iyi geldiğini, çok teşekkür ettiğini tekrar dile getirdi. Ben de cebimden çıkardığım kremi gösterdim.

"Bugün daha iyi sonuç alacaksınız, Müge Hanım." dedim.

Müge: "Ay inanmıyorum, Ömer. Ne gerek vardı o kadar zahmete?" dedi.

"Olsun, ne demişler, iyi doktor hastasını iyileştirendir." dedim. İçeriye geçtik, Derya ile derse başlamadan önce.

"İsterseniz dersten önce size masaj yapayım, sonra derse geçelim." dedim.

Müge: "Ben sizi bölmeyin, beklerim." dedi.

"Olur mu, daha başlamadık. Hem geceye kadar vaktimiz var, öyle beklemeyin." dedim.

Derya: "O zaman ben de bu sırada bir duşa girip çıkayım, bugün biraz benim için sıcak geçti." dedi.

Müge: "Tamam, o zaman ben de daha rahat kıyafet giyinip geleyim." dedi.

Müge Hanım tayt ve tişört ile içeri gelmişti. Derya banyodaydı. Müge Hanım koltuğa uzandı, içindeki sütyen ve kilotunu çıkarmıştı. Rahat kıyafet derken bunlardan bahsediyordu galiba.

Müge Hanıma masaja başlamıştım. İçinde sütyen olmayışı, memelerini serbest bırakmıştı. Sırtına masaj yaparken yandan taşan memelerine elim çarpıyordu.

- Müge: "Sırtınızda baya sertleşmiş, bu omuzlarınıza da masaj lazım."

- Müge: "Evet, sorma Ömer, bu aralar biraz kendimi yordum galiba."

Müge Hanım kendini benim ellerime teslim etmişti. Yavaşça kalçalarına doğru indim. Taytının içinde kilodu yoktu, bu sefer daha rahat hareket ediyordum.

- Müge: "Evet, evet Ömer, orası biraz daha aşağısı."

Derken parmaklarım resmen delikine kadar inmişti ama tereddüt içindeydim, herhangi bir ters tepkiden korkuyordum. Zaten Derya da duştan çıkmıştı. "Tamamdır" diyerek masajı bitirmiştim. O gece boyunca Müge Hanım karşımızda öyle oturdu, içinde sütyen ve kilot olmadan. Çok doluydum, banyoya gidip 31 çekip rahatlattım kendimi.

Ertesi gün babamdan izin alarak Müge Hanım'ın evine 1 saat erkenden gittim. Derya eve gelmemişti. Müge Hanım kapıda beni görünce şaşırmıştı; kızı geldi sanmış olabilirdi. Genelde Derya ile konuşarak onların evine gidiyordum.

- Müge Hanım, erken geleyim dedim, sizin masajınız aceleye gelmesin diye.

- Müge: Yaa Ömer, inanamıyorum sana, ne gerek vardı o kadara?

- Olsun, hem Derya beklememiş olur, hem de siz rahat etmiş olursunuz.

- Müge: Valla mahcup oldum şimdi.

- Öyle şey olur mu? Kaç gecedir sizde kalıyorum, balla börekle besliyorsunuz beni; asıl ben böyle yapmazsam kendimi mahcup hissederdim.

- Müge: Olur mu öyle şey ya?

- Olur, olur. Neyse, siz müsaittiniz değil mi? Çat kapı geldim ama.

- Müge: Müsaitim, müsait. Üstümü değiştirip hemen geliyorum.

Müge Hanım bu sefer altına kısa bir şort, geniş bir penye giymişti. Hemen gidip koltuğa uzandı.

- Müge: Ben hazırım Ömer.

Müge Hanım'ın yanına gittim, kremi elime alıp sırtına sürmeye başladım. Ellerimle vücudunu okşuyordum. Müge Hanım'ın kalçalarına doğru indim, yavaşça kalçalarını okşuyordum. Daha ilerisini cesaret edemiyorum ama Müge Hanım benden bir atak bekliyor gibiydi.

- Müge: Daha alt bölgelerde ağrı var Ömer, diyerek elimi alta doğru ittiriyordu. Ben yine cesaretli değildim.

- Müge: Dur, rahat edemiyorsan şortu biraz daha kenara çekeyim, diyerek alta doğru sıyırdı. Biraz daha indirse Müge Hanım'ın deliği karşımdaydı.

← Önceki Hikaye
TİKTOK 21
Sonraki Hikaye →
TİKTOK 23
Yeni bir hikaye mi arıyorsun?

Yorum Yap

Yorumlar