Otel odasına döndüğümde afallamış haldeydim. Resmen, anneme yürüyen Almancı bir piçle birlikte iki tane animatörün annemi günübirlik tatilci gibi odalarında kullanmalarını bile isteye izlemiştim. Ne bekliyordum ki? Odada sohbet etmelerini mi? Tabii ki de annemi kucaklarında zıplatıp, bir zamanlar içinde bulunduğum yeri yerle bir edeceklerdi. Bunu bile bile izlemeye gitmiştim, çünkü inanılmaz derecede merak etmiştim.
Yatağıma oturdum ve komodinin üstünde makyaj malzemelerini gördüm. Evet, dün gece sürdüğü rimel akmıştı. Ağzı yüzü salya içinde bir anneydi o. Neden bunu kendine yapmıştı? Babamı sevmiyor muydu? Bu ilk miydi? Aklımdan yüzlerce şey geçerken, aklıma Bedirhan'ın dediği geldi: “Oğlum, o memeler ne öyle” demişti ve kafamda durmadan bu sözler yankılanıyordu. Annemle küçüklükten beri hep seviyeli bir ilişkimiz oldu. Yanımda üstünü değiştirir, iç çamaşırı ve bikiniyle dolaşırdı ama bazı zamanlar hariç hiç yan gözle bakmazdım. O bazı zamanlar ise etekle eğildiğinde gözüken tangası veya banyoda havlu verirken gördüğüm o pürüzsüz memeleriydi örneğin. Evet, çocukken jork jork emdiğim, içindeki sütü tamamen mideme indirirken ellerimle okşadığım memeleri özlediğimi hissetmiştim fakat kafamdan bu düşünceyi atmalıydım. Böyle biri değildim ve olamazdım da.
O gün odada bunları düşünürken uyudum ve sabah erkenden kalktım. Yanımda yine horlayan babam ve onun yanında da annem vardı. Üstlerindeki pikeyi sıyırıp atmışlardı. Annemin ayakları yan yana duruyor, cenin pozisyonunda yatarken yine sütyensiz şekilde giydiği askılı bodyden süt fabrikası gözüküyordu. Bir süre öylece baktım ama içimdeki ateşi söndürmem lazımdı. Bu şekilde davranmam kötü sonuçlar doğurabilirdi. Bu enerjiyi bir şekilde atmam lazımdı diye düşünüp otelin son etkinliklerine gitmeye karar verdim. En azından kafa dağıtabilirdim.
Odadan şortumu giyip çıktım ve Bedirhan’ı arayıp kahvaltıya gittiğimi haber verdim. Otelden çıkış saati 13.15’ti. Odayı o sürede boşaltıp akşama kadar otelde takılırdık. Bizim klasik tatil anlayışı. Babamla valizleri arabaya koyar, yedek kıyafetleri alır, o gün de tatile devam eder ve akşam hamamda yıkanıp, üstümüzü giyip akşam yemeğinden sonra eve yol alırdık. Bu aşamalarda ben yine otelde vakit geçirirdim ve valizleri taşıma aşamasına kadar bana ihtiyaç da olmazdı.
Kahvaltıya gittim ve Bedirhan’ı orada gördüm. Birlikte açık büfeden yiyecekleri tabağa koyarken bir şey diyecek ama diyemiyor ifadesi vardı yüzünde. Bunu fark edince elimdeki tabağa salam koyarken
Ben: “Bir şey mi diyeceksin, bakıp duruyorsun.”
Bedirhan: “B-ben mi, yoo, bir şey demicem, annenler şey yani, sizinkiler nerede? Uyuyor mu?”
Ben: “Bir saate kalkarlar, ben biraz erken yattım, ondan geldim bu saatte.”
Belli ki gece boyunca o da bunları düşünmüştü ama eminim ki benim gibi iç hesaplaşma değil de, Berna kaşarını nasıl bende zıplatabilirim hissi ile bunları hayal etmişti. Taviz vermek pek istemedim.
Bedirhan: “Anladım. Gelirlerse onların yanına geçeriz olmazsa, acelemiz yok.”
Ben: Belli ki annemi görmek ve onunla rahat bir sohbet döndürmek istiyordu ama bunu ben istemiyordum. “Dün hiçbir etkinliğe katılamadım, son günüm, her şeyi yapacağım. Bana katılmanı istiyorum” diyerek masalardan birine yöneldim.
İkimiz de yavaş yavaş yerken, çayımı tazelemek için makinenin başına gittiğimde, Koray ve arkadaşı yan yana yürüyerek bana doğru geldiler. İçimde bir kıskançlık ve öfke vardı ama nedenini saptayamıyordum. Koray bana bakarak:
Koray: “Mert bey, tek başınıza mı kahvaltı yapıyorsunuz? Annenler nerede?” diye sordu. Neden herkes “sizinkiler” değil de, “annenler nerede” diye soruyor diye düşündüm. Yanındakinin piç bir sırıtışı vardı resmen. Annesini kucakta zıplattıkları biri ile konuşmak nasıl hissettiriyordu acaba?
Ben: “Odada yatıyorlar, gelirler az sonra” derken arkada annemi gördüm. Üstünde transparan bir sahil kıyafeti ve altındaki mavi bikinisi vardı. Parmak arası terlik ile bize doğru geliyordu ve yanında babam yoktu. Bana el sallayarak yanıma geldi. Koray abi onu görünce çok abartmadan:
Koray: “Son gün değil mi? Çok üzücü, sizi uzun süre göremeyecek olmak cidden beni üzdü.” O sırada elini annemin beline atmış, yakın bir şekilde konuşuyordu. Diğer adamın isminin Ercan olduğunu öğrendim. O da bana bakıp anneme döndü ve:
Ercan: “Bu minyon kadında, bu koca oğlanın olduğuna inanmak güç, gerçekten ayrı bir gençlik var sende. Neye borçlusun?” diyerek resmen yalakalık yapıyor, acaba gitmeden önce ekmek çıkar mı diye yokluyordu.
Annem her zamanki gülüşünü yaparak:
Annem: “Ya abartmayın siz de, oğluşum çabuk büyüyor sadece ve bu gençliğimi sizin gibi beni övenlere borçluyum.” diyerek resmen ikisinin siklerini yemekten memnun olduğunu belli ediyordu.
Ben çayımı alıp masayı göstererek:
Ben: “Anne, bizim masa şurası. Yemeğini alınca gelirsin” diyerek hafif kaşım çatık Bedirhan’ın yanına geldim. Daha otururken
Bedirhan: “Ne diyo lavuklar? Boş konuşurlarsa söyle, hem anneni sikiyorlar hem de yanında sohbet ediyorlar. Aynısını ben yapacak olsam önce senden izin alırdım, bunlar bir boktan anlamıyor” diyerek saçma sapan şeyler söylemeye başladı. Bu ne demekti? Ben sana haber verirdim demek ne kadar mantıksız. Böyle bir şeyin haberi nasıl olur ki?
5 dakika sonra annem tabağı ile yanımıza geldi. Bedirhan anneme bakarak:
Bedirhan: “Berna abla, yine çok şık olmuşsun. Keşke gitmeseniz ya, bizim de 3 günümüz var daha. Bizle daha kalsaydınız çok iyi olurdu, bir planınız var mı bugün için? Ne zaman çıkacaksınız?”
Annem: “Orhan amcan kalksın, valizleri toplarız. Akşam da hamamdan sonra çıkarız muhtemelen.”
Bu sözleri duyunca Bedirhan’ın gözleri parladı. Hamamı ikimiz de biliyorduk. Ortak bir hamam vardı ve orası genelde akşam saatleri boş olurdu. Sadece masaj yapan görevliler ve hamama hasta olan taş Rus kadınlar olurdu. Genelde gözümüz bayram etsin diye özel gittiğimiz mekan gibiydi.
Bedirhan: “Aaaa, süper, ben de gelirim olmazsa. Kaç gündür gitmedim zaten. Son zamanları birlikte geçiririz.” derken hafif göz ucu ile bana bakıyordu.
Annem gayet samimi bir şekilde:
Annem: “Zaten Mert’in son günü, bence de onu yalnız bırakma. Gel sen de, Mert sana söyler zaten kaçta olduğunu.” derken yemeğini yavaş yavaş yiyordu. O ne zaman ağzına çatalı götürse, Bedirhan’ın gözü diğer çatala kayıyordu. Bedirhan ani bir hamle ile elini annemin bacağına atıp:
Bedirhan: “Evet, hem Mert’i hem de sizi yalnız bırakmak istemem son gün. Kesinlikle geleceğim.” dediğinde annem biraz şaşırdı. Bedirhan’ın eline bakarak zoraki bir gülümseme yaptı. Tam o sırada eminim Bedirhan’a benim arkadaşım değil de, bir erkek gözüyle bakmasına sebep olmuştu bu hamle. 190 boyunda, tam bir Alman keko traşı olan, kolları dövmeli, kaşı çizik, yapılı bir gençti Bedirhan. Bir süre onu süzdüğünü fark ettim ve elini çektiğinde “Neyse biz gidelim, Mert’i biraz eğlendireyim. Son gününü güzel geçirsin, size afiyet olsun” diyerek beni de masadan kaldırdı. Resmen mal gibi kalmıştım. Bir anda öyle şeyler oldu ki, sanki Bedirhan benim abimmiş gibi davranıp o şekilde şeyler demişti.
Yanında yürürken sesim pek çıkmadı fakat bir an dönüp:
Ben: “Sen hamamı hani sevmiyordun? Her gittiğimize bunaldığını söylüyordun?”
Bedirhan, havuza giderkenki yolda bir anda durup kolumdan tuttu beni: “Bana bak Mert, beni iyi dinle.” Cebinden hışımla telefonu çıkardı ve o günkü güvenlik kameralarının görüntülerini, telefonu ile çektiği videoyu bana açıp “Sakın beni yanlış anlama, bunu çekmemin sebebi sana bir şeyleri zorla yaptırmak falan değil. Ama bak görüyor musun? 36 yaşında, bir çocuğu olan kadın tek ayağı havada sikiliyor, eminim o an inanılmaz şekilde inliyordur. Tek istediğim o Koray piçi ve arkadaşının sahip olduğu zevke sahip olmak. Bana baksana amk. Onlardan daha iri, daha yakışıklı ve daha gencim. Annen emin ol benim gibisini fazlası ile hak ediyor, hem de alttakini gördüğünde eminim sırılsıklam olur. Bugün görmedin mi, elini bacağına attığımda titriyordu resmen. Onun içinde bu şey var Mert. Ben gördüğümü anlarım. Almanya’da çok milf siktim ama annen başka. Onu istiyorum. Senden tek istediğim bana yardımcı olman ve yoluma taş koymaman. He, eğer yok böyle bir şeye izin vermem dersen, babama bu olayı söylerim ve havuzun oradaki projeksiyonda daha yeni gördüğün video tüm otele yayınlanır. Senin için unutulmaz bir an olur.”
Bunları hızlı hızlı söylerken ben her cümle sonrası terliyordum. Nasıl bir şeyin içine düşmüştüm? Benden istenen çok anormal bir şeydi. Öncelikle kolumu bırakması için ondan kurtulup bir süre düşündüm ve ona dönüp:
Ben: “Bunu kabul etsem dahi babam hep yanımızda olacak. Bu imkansız. Benden istediğin şey çok saçma.”
Bedirhan, başta “hayır, olmaz” demediğim için iyice cesaretlenmişti: “Orası bende, babamla senin babanı konuşturup annenle yalnız kalacağım. Lastiklerinizin havası inik olacak ve onun için baban işlerini erken halletmek zorunda kalacak, tabii bir tane inik lastik (cebindeki çakıyı çıkarıp) bununla parçalanmış olduğu için yedek lastiğe ihtiyacı olacak. Bununla uğraşırken biz de hamam keyfi yapacağız. Şimdi seninle takılamam, hazırlık yapmam lazım, odaya gideceğim. Hamama gitmeden ara beni.” Tam arkasını dönüp giderken “Aramazsan neler olacağını biliyorsun” diyerek gitti.
Kendimi bok gibi hissediyordum. Ama bunun olacağı belliydi, sadece Bedirhan’ın bu kadar planlaması beni aşırı şaşırtmıştı. Gece 31 çektiğini düşündüğüm tüm fikirler silinip gitti. Resmen tüm gece bu anı hayal etmişti ve beni de bir parçası yapmak için daha o an bunun için şantaj malzemesi eline almıştı. Oyun oynayacak bir halim yoktu. Bu sefer denize gidip kuma oturdum ve manzarayı izleyerek olacakları düşündüm. Vakit geçirmeye çalışırken saat 4 olmuştu. Her zaman oturduğumuz yere gittiğimde Bedirhan’ın babası ile babam hararetli bir sohbet içindeydi. Planı işliyordu. Babam erkenden hamama gitmiş, benim ve annemin eğlenmesini ve onun için erkenden eğlencemizi bölmememizi istemişti. Annemin yanında oturup:
Ben: “Gitmeden önce bana söylersin anne, havuzun oraya gideceğim” dedim. Bunu söylerken annem bana karşılık verip:
Annem: “Bedirhan’a söyledin değil mi? O nerede, hani seninle olacaktı?” deyince bu merakını saçma buldum.
Ben: “Küçük bir işi çıkmış, kesin gelecek, benden haber bekliyor, neyse ben gidiyorum” diyerek havuza gittim. Vakit geldiğinde hamama doğru gitmeye koyulduk. Ben de telefondan tabii ki aradım Bedirhan’ı. Tahmin ettiğimiz gibi hamamda sadece 3’ümüz vardık ve aşırı sakindi. Annem sadece mavi bikinisiyle duruyordu. O iki küçük parça çıksa, bütün cevhere ulaşılmış olacaktı. Bedirhan geldiğinde yüzüne bir açıklık gelmişti. Belli ki sikini bile tıraş etmiş, losyonlar sürmüştü. Ayakta iken annemin yanında dev gibi duruyordu. 165 bir kadın ve 190 bir erkek. Arada koskoca 25 cm vardı. Uzaktan bakarken değişik bir görüntü vardı. Anneme belinden sarılıp, yanağından öptü.
Annem kokuyu içine çekerek: “Çok güzel kokuyorsun. Hamama gelmeden temizlenmişsin sen” diyerek güldü.
Bedirhan: “Sabah sürmüştüm parfümü, etkisi devam ediyor demek. Ama merak etme, senin de böyle kokman için özel şampuanımı getirdim” diyerek arka cebinden şampuan çıkardı. Resmen gözümün önünde flörtleşiyorlardı ve ben hiçbir şey yapamıyordum.