Bir komplonun içerisine düşmüştüm. Canan Hoca olayı fark etmiş, durumu Kudret ve Neslihan’a söylemiş, böyle bir plan kurmuşlar. Derslerimin iyi olması ise tuzu biberi olmuştu. Artık bütün gerçekleri gün yüzüne çıkarmalıydım ama nasıl?
Hafta sonu evde kimse olmazdı, Sevcan Abla dışında. Kudret Bey sürekli toplantılara, şehir dışına giderdi, Neslihan Hanım ise zengin arkadaşlarıyla kurdukları dernekte vakit geçirirdi. Cansu ise ya arkadaşlarında ya da kurslarında olurdu. Ben ise bir eczanede çıraklık yapardım. Oradan kazandığım parayla bir hafta boyunca geçinmeye çalışırdım. Bana ne para verirler ne de yardımcı olurlardı. Artık hiçbir şeylerini istemiyordum. Hafif soğuk algınlığım olduğu bir gün eczanede çalışıyordum. Selçuk Abi durumu fark etmiş, eve gitmem için ısrar etmişti. Çalışmak zorunda olduğumu söyledim ama öğleden sonra iyice halsiz düşünce, Selçuk Abi eve gitmemi, haftalık paramı tam vereceğini söyleyince mecbur kabul ettim.
Halsiz bir şekilde eve gelmiştim ama anahtarım yoktu. Bana vermiyorlardı. Gündüz evde olduğumu görürlerse ya kızacaklar ya da it gibi çalıştıracaklardı. Mutfağın kapısı arka bahçeye açılıyordu, gündüzleri kilitli olmazdı. Gizlice girip odama geçmek istedim. Girdikten sonra ortalıkta kimse yoktu, tam odama giderken salonda Sevcan Abla’nın konuşmalarını duydum. Gizlice bakmaya, dinlemeye başladım. Ayaklarını uzatmış, televizyon izliyordu. Bir yandan da başka bir ailenin yanında hizmetli olan arkadaşıyla konuşuyordu.
Sevcan: Hahah kızım, az kafan olacak kafan. Bunlar bilmez ne kaç para. Alacaksın her şeyi fazla fazla. Kredi kartlarından geçeceksin, aradaki parayı esnaftan nakit alıp köşeye atacaksın.
Sevcan: Heh aynen öyle. Bak, ben 10 bilezik yaptım böyle böyle. Bunlara bedavaya köle olamam, kimse kusura bakmasın.
Konuştuğu sırada evin kapısı açıldı, hemen merdiven altına gizlendim. Sevcan Abla resmen evin parasını çalıyordu. İçeriye giren Kudret Bey’di. Sabah şehir dışına gideceğini, akşam döneceğini söylemişti. Kudret Bey girer girmez Sevcan Abla ayağa kalkıp ellerini önünde birleştirdi. Hiç yüzüne bakmıyor, yere bakıyordu. Kudret yavaşça yaklaştı, yaklaşırken kravatını çekip çıkarıyordu.
Kudret: Sevcan, televizyon mu izliyordun? Gel bakayım şöyle.
Sevcan’dan ses çıkmıyordu.
Kudret: Hey, bu ne sessizlik? Özlemedin mi beni? Bak, evde kimse yok.
Sevcan: Özledim.
Kudret: Ee, özlediysen ne bu sessizlik, bir şey mi oldu?
Sevcan: Neslihan’dan daha boşanmadın, söz vermiştin.
Kudret: Söyledim sana defalarca, belediye başkanı olmam lazım. Seçimden önce boşanırsam kazanamam. Hem bak, sana ne aldım.
Cebinden küçük bir kutu çıkardı, içinde büyük bir tektaş vardı. Sevcan bunu görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Bir anda öpüşmeye başladılar, kimsenin olmadığından emin oldukları için salonda seks yapıyorlardı. Sevcan harbiden güzel kadındı, bayadır sevişiyorlardı ki Kudret nerelere muamele yapacağını iyi biliyordu. Sevcan azdıkça konuşuyordu.
Sevcan: Neslihan kaltağını hâlâ beceriyorsun, yapma dedikçe yapıyorsun.
Kudret: Elimden başka bir şey gelmez, biliyorsun.
Sevcan: Tamam da, bir kere sikersin, her gece iki defa, üç defa sikiyorsun.
Kudret: Seni de ayırmadan sikiyorum. Hem elimde büyüdün sayılırsın. Kıskanmana gerek yok.
Sevcan’ın annesi ve babası bu evin hizmetlileriydi. Doğudan gelmişlerdi. Sevcan buraya geldiğinde küçüktü. Annesi babası iki sene önce vefat etmişti ve evin tüm hizmetini tek başına yapıyordu. Esmer güzeliydi, cahil bir kadındı. Paraya deli gibi tapıyor, zenginlere çok özeniyordu. Uzun boylu, incecik, manken gibiydi. Göğüsleri küçük bir kavun gibiydi. Kudret, kızın ailesi ölünce kalacak yeri kalmamış, yıllardır bu evde yaşıyorlardı, akrabalarından kimseyi tanımıyordu. Kudret de kızdan istifade edip birlikte oluyordu. Kudret 45’li yaşlarında, kendine bakan, yakışıklı bir adamdı. Kızı öyle bir sikiyordu ki, kız avazı çıktığı kadar inliyordu. Neslihan Hanım bir de bu adamdan şikayetçiydi; sabah iki, akşam üç posta atan adam daha nasıl kendini beğendirecekti? Daha fazlasını kim yapabilirdi? Kudret yarını yok gibi sikmişti, iki defa boşalmıştı herif. Harbiden matkap gibiydi. Ama Sevcan Abla masum görünümlü şeytan bir kadındı. Her seferinde adam boşalacağı zaman içine boşalmasını istiyordu, hatta zorluyordu ama gücü yetmediği için Kudret içine boşalmıyordu.
Ben olan biteni görmüş, fotoğraflarını çekmiştim. Gizlice mutfak kapısından dışarı çıktım. Dışarda biraz oyalanıp öyle girecektim eve. Ne yapacaktım şimdi? Fotoğrafları internete koysam, belediye başkanı olmasını engelleyebilirdim, eşinden de ayrılırdı, yüklü nafaka verirdi. Ama bu benim işime yaramazdı, sadece ailesi dağılırdı ve en fazla başkan olamazdı. Ben onların hapse girmesini istiyordum.
Cezalarını çekmelilerdi ve anahtar Sevcan’dı. Her yere rahatça giren, ama kimsenin görmediği kişiydi. Artık elimde iyi bir koz vardı. Ama önceliğim bu evde kalabilmekti, kalırsam her şeyden haberdar olabilir, canlarını yakabilirdim.
Hiç ses çıkarmadım, doğru zamanı bekledim. Aradan zaman geçti, sınava girdim, iyi bir puan aldım. Neslihan Hanım dernekte bir yemek organize etmişti. Hem yeni kazanan öğrencilere burs verecekler hem de benim sayemde kendilerini ön plana çıkaracaklardı.
Bana pahalı bir smokin aldılar. Herkes mükemmel giyinmişti, bana yapacağım konuşmayı hazırlayıp not kağıdı tutuşturmuşlardı. Sıkı sıkı tembihliyorlardı; kimseyle konuşmamamı, kibar olmamı, evde olanları asla anlatmamamı söyleyip durdular.
Yemeğin olduğu yer çok gösterişliydi. Şehrin tüm zenginleri oradaydı, hem bağış hem seçim kampanyası için biçilmiş kaftandı. Güzel bir yemek yedik, sürekli beni birileriyle tanıştırıyorlardı. Ben de kibar bir şekilde sohbet ediyordum. Kudret Bey, biz ayakta kanepelerimizi yerken birini gördü. İsmi Haluk’tu, çok cömert, mütevazı bir adamdı. Kudret onunla tanışmak ve desteğini almak istiyordu. O kadar zengindi ki, farklı ülkelere yatırım yapıyordu. Haluk Bey yanımıza yaklaşıp selam verdi.
Haluk: İyi akşamlar, muhteşem bir gece organize etmişsiniz Neslihan Hanım. Bu genç adamın da çok başarılı olduğunu duydum.
Neslihan: Haluk Bey, onur verdiniz. Çok teşekkür ederiz. Biliyorsunuz, kimsesiz çocuklar bizim zaafımız. Onları bir nebze mutlu edebilirsek, eğitim eşitliği sağlarsak ne mutlu.
Haluk: Aslan Bey, derece yaptığınızı duydum, hangi üniversite düşünüyorsunuz?
Ben: Açıkçası Neslihan Abla ve Kudret Abi ile karar vermeyi düşünüyorum, emekleri çok, benim için en iyisini düşüneceklerine eminim.
Haluk: Çok terbiyeli, efendi bir insansın, tebrik ederim. Ee Kudret Bey, biliyorsunuz, dört yıl önce bu şehre hizmet için özel bir üniversite açtım. Böyle dereceye girmiş öğrencilerin burayı tercih etmesi elzem. Hem yüzde yüz burs alacak, hem de şahsım tarafından aylık para verilecek.
Bir anda şaşkına dönmüşlerdi. Beni göndermeyi iple çekerken burnlarının dibinde üniversiteye gidecek olmam, planlarını bozabilirdi, ama reddedemezlerdi, Haluk Bey’e ihtiyaçları vardı.
Kudret: Yani haklısınız, ama belki başka planları vardır. Hem yurdunuz açılmadı diye duydum.
Haluk: Ne yurdu? Böyle pırlanta gibi bir çocuğu yanınızdan ayırmazsınız değil mi? Hem eviniz çok yakın. Ayrıca bu, aramızda ilişkileri güçlendirecektir. Yakında gireceğim ihalede sizinle ortak iş yapmak isterim.
Kudret Bey çaresizce kabul etmişti. Hem para kazanacak hem desteği arkasına alacaktı. Tek dileği benim öğrenmememdi. Bunu başarırsa başkan olabilirdi. Gece sakin bir şekilde bitti, ben Sayar Üniversitesi Eczacılık bölümünü tercih etmiştim. Artık sürekli kalacaktım.
Aradan birkaç gün geçti, artık planlarımı uygulayabilirdim. Akşam yemeğini hazırlamak için Sevcan Abla’ya yardım ediyordum. Sevcan Abla bana it gibi davranıyordu, ama bugün daha sertti.
Sevcan: Gerizekalı, üniversite kazandın diye adam mı oldun? Kalk şu bulaşıkları yıka.
Ben: Abla, temiz zaten, neyini yıkayayım?
Sevcan: Cevap verme, dediğimi yap.
Artık sabrım kalmamıştı, yanına sokuldum ve sessizce:
Ben: Sevcan Abla, 10 bilezik kaç para eder?
Sevcan Abla şaşırmıştı, ama belli etmemeye çalışıyordu.
Sevcan: Ben nereden bileyim bilezik parasını, hem ne yapacaksın, sanane? Git işini yap.
Ben: Öyle deme, pazara çıkarsam artırdıklarımdan kendime belki bilezik alırım.
Sevcan: Sen ne demeye çalışıyorsun lan piç? Ne ima ediyorsun?
Elini kaldırıp bana bir tokat attı, eli de ağırdı, sersemletmişti resmen. Ellerinden tutup üzerine yürüdüm. Kurtulmaya çalışıyordu. Duvara yaslayıp ellerini yukarıda tuttum. Gücümün yettiğine şaşırmıştım.
Ben: Ulan, ben sana ne yaptım da geldiğimden beri ağzıma sıçıyorsun? Bilmiyor muyum sanıyorsun, evden para çaldığını, çaldıklarınla bilezik aldığını?
Sevcan: Hiçbir şey ispat edemezsin. Bırak beni piç.
Ben: Hahah, belki edemem, ama garanti ispat edeceğim bir gerçek var. Kudret’e siktirdiğini ispat edebilirim.
Sevcan: Ne diyorsun sen? Yalan, iftira, yok böyle bir şey.
İyice kulaklarına yaklaştım.
Ben: Elimde görüntüler var, en son sana pırlanta aldığını bile biliyorum, bence artık susman lazım.
Korkudan titriyordu.
Sevcan: Ne istiyorsun? Kimse sözüne inanmaz, görüntü falan da yok, blöf yapma bana.
Telefonu çıkarıp görüntüleri gösterdim. Utanıp yüzünü çevirdi.
Ben: Şimdi otur şuraya, artık bana kötü davranmanı istemiyorum. İyi geçinebiliriz. Biliyorsun, öğrenilirse buradan kovulursun. Gidecek yerin yok.
Sevcan: Tamam, söz, bundan sonra sana kötü davranmayacağım.
Ben: Artık mutfaktaki görevlerimi sana devrediyorum. Bundan sonra yardım bekleme benden.
Sevcan: Tamam, ben yaparım her şeyi, sen elini bile sürme.
Ben: Sana kötü davranmayacağım. Şimdi anlat bakalım, bu aile nasıl bir aile? Ama öncesinde, bana neden kötü davrandın?
Sevcan: Neslihan Hanım yanıma geldi, köpek gibi davranmamı, ağzına sıçmamı istedi, yapmazsam kovacağını söyledi. Mecburen kabul ettim. Yemin ederim, böyle oldu.
Doğru söylediğine emindim.
Ben: Şimdi aileyi anlat.
Sevcan: Neyi merak ediyorsun?
Ben: Her şeyi.
Sevcan: Kudret sikine düşkün, evlilik diyorum, bilerek o da beni susturmak için hediyeler alıyor. Eminim başkalarıyla da yatıyor. Bir sürü cins işleri var. Telefonu susmaz, hep birilerine rüşvet verir. İtibar için yaşar, ama hep tersi hareket eder. Neslihan Hanım ömründe çalışmamıştır, babası sonradan zengin olmuş, sonra Kudret Bey’e kakalamışlar. Kocasından beterdir. Zamanında bir şeyler oldu, bir aile mi ne ölmüş. Bütün mal varlığı Neslihan Hanım’a geçti. Neslihan Hanım varoştan geldiği için pek görgüsüzdür. Hem de çok rahattır. Bir o kadar da azgın. Ulu orta çıplak gezerdi evde, sen gelene kadar. Duşu falan kapı açık alırdı. Telefondan porno izler. Kudret Bey iki gün sikmesin, gider başkasına siktirir. Cansu’nun umrunda değil dünya, sürekli yer, içer, gezer. Eve gelince odasından çıkmaz, ama gece yarıları illa kafası iyidir. Kudret Bey onu belli şeylerde rahat bıraktı. Skandal şeyler yapmadığı sürece her şey serbest. Ama aşırı kıskanç, onun yanında arkadaşı iltifat alsa hemen kıskanır, ondan daha iyi olduğunu göstermeye çalışır. He, bir de yıllardır Batuhan diye bir erkek arkadaşı var, belalı bir zengin bebesi. Sürekli kavga ederler, ayrılırlar, ama illa barışırlar.
Pekala, dedikten sonra aramız düzelmişti. Artık her dedikoduyu, olan biteni anlatıyordu. Eczacılık bölümünü kazanmış, üniversiteye başlamıştım. Cansu da aynı üniversitede psikoloji bölümünü kazanmıştı.
Üniversite çok iyi geçiyordu, ama günlerim, dakikalarım nasıl intikam alırım, nasıl cezalandırırım diye düşünmekle geçiyordu. Hafta sonu arkadaşımda kalacaktım, ama arkadaşım bir kızla tanışmış, onu eve atacaktı, beni sepetlemişti. Cuma akşamı arkadaşın evinde kalmış, sabahında kendi evime gidecektim.
Cumartesi sabahı evde kimse olmayacağına emindim, çünkü Sevcan Abla her şeyi anlatmıştı. Herkesin ya toplantısı ya da etkinliği vardı. Sabah erken saatlerde mutfağın arka kapısından giriş yaptım. Sevcan Abla arkası kapıya dönük, ocakta menemen yapıyor, şarkı söylüyordu. İşin garibi, üstünde sadece mutfak önlüğü vardı.
Bir anda öyle azmıştım ki, fiziği zaten on numara olan kadın, karşımda şarkı eşliğinde yarı çıplak dans ediyordu. Yalandan öksürdüm, sesimi duyar duymaz irkildi ve arkasını bana döndü. Hızlı döndüğü için sağ göğsü önlüğün dışına çıktı. Bir anda tüm heybetiyle o dik, hafif kahverengi meme uçları karşımdaydı. Gözlerine bakmak istesem de azgınlığım izin vermiyor, sürekli memesine kayıyordu.
Sevcan Abla durumu fark edip memesini önlüğün içine soktu.
Sevcan: Ya Aslan, ödüm koptu, bende yalnızım diye rahat takılıyorum. Nereden çıktın, hani arkadaşında kalacaktın?
Ben: Ya abla, arkadaş eve kız atacağı tuttu, beni sepetledi. Ben de kimseye görünmeden girmek istedim, kusura bakma. Seni de rahatsız ettim.
Bu cümleleri söylerken memelerini işaret etmiştim. Sevcan Abla biraz utanmıştı, hemen odaya gidip üstünü değiştirmek istedi. Hemen kolundan tuttum.
Ben: Üstünü değiştirmene gerek yok, bırak benim kahvaltım senin vücudun olsun.
Sevcan: Böyle deme, utanıyorum. Hem olmaz, biliyorsun değil mi? Yani biz olamayız.
Ben: Neden olmasın? Sana hiç kötü davrandım mı? Seni hiç kırdım mı? Her şeye rağmen yanında olmadım mı? Ne yani, beni çirkin mi buluyorsun?
Sevcan: Hayır, asla, bence yakışıklısın, ama aynı evin içindeyiz, yapamayız. Hem biliyorsun, Kudret duyarsa seni de beni de gebertir. Farkındayım, ilk defa bana insan gibi davranılıyor.
Bunları söylerken biraz daha yaklaştım. Yanına geçip onu dinliyordum. Bir yandan önlüğün yanından memelerinin yanını görüp azıyordum.
Ben: Çekinecek bir şey yok, hem Kudret’in haberi olmasının şansı yok, olursa ne yapacak, kime şikayet edecek? Seni kovmaya kalkarsa sen de ona şantaj yaparsın. Bence sen bahane üretiyorsun.
Yanına iyice sokuldum, bunları söylerken nefesim ensesine gidiyordu. Hafif alt dudağını ısırdı, belki de ilk defa farklı biriyle bu kadar yakınlaşmıştı. Ömründe farklı bir erkek görmemişti ki.
Sevcan: Ahh, yapamayız, lütfen izin ver.
Tam gitmeye çalışırken kollarından tutup kendime çektim.
Ben: Gitmeni istemiyorum, sarıl bana ve benden kaçma. Bana güven, beni sev, beni hisset.
Bunları söyledikten sonra alt dudağına bir buse kondurdum. Kendini çekmemişti, bu beni cesaretlendirdi. Devam ettim, ufak ufak öptüm, sonra direkt dudaklarına saldırmıştım. Kendini bana bırakmaya hazırdı, ama hâlâ güveni yoktu.
Onu öperken sözler veriyor, geleceğe dair planlarımı anlatıyordum.
Ben: Bana güven dememle güvenmeyeceğini biliyorum, ama yanındayım. Seni anlıyorum, en iyi seni ben anlıyorum.
İyiden iyiye öpüşmeye başlamıştık, dillerimiz birbiriyle dans ediyor, heyecandan ön dişlerimiz zaman zaman birbirine çarpıyordu. Sağ elimi o ufak, güzel götüne attım. Bir göt ancak bu kadar güzel olabilirdi. Tek elimin içine iki yanağını da sığdırabiliyordum. Elini sikime atmış, artık sessiz ve romantik bir şekilde sevişiyorduk. Daha fazla birbirimizin ateşine dayanamadık ve üstümüzü çıkarttık. Öyle güzel bir fiziği vardı ki, manken olması gereken kadın burada hizmetliydi. Sikim ortaya çıktığında şaşırmamıştı, çünkü ortalama bir uzunlukta sikim vardı, ama kalınlık noktası onu şaşırtmıştı.
Ben: Gözlerini sikimden ayırman gerek, sana burada sahip olmak istiyorum.
Sevcan: Ohh, bilmiyorum, yakalanmayız değil mi? Korkuyorum, ama istiyorum. Of Kudret, of.
Ben: Böyle konuştuğuna göre yine Kudret gelecek, değil mi?
Bir hışımla saçlarından tutup tezgaha domalttım.
Ben: Söyle, onu bekliyordun, ona siktirecektin, değil mi?
Sevcan: Evet, yarım saate gelecek, evet. Sikecek beni, yine bana hediye almış. Altın bir kolye.
Ben: Onun parası sikinden tatlı, değil mi? Seni açgözlü. Ben sana burada sahip olmak istiyorum, benim olmanı istiyorum, ama sen Kudret’i düşünüyorsun.
Bunları söylerken sikimi arkadan amına bir anda soktum. Islanmıştı, ama asla böyle bir şey beklemiyordu. Ahh diye inledi, sanki boğazında birkaç tel yırtılmıştı. Ben sikmeye devam ediyordum, öyle azmıştım ki, sol elimle saçını çekerken sağ elimle boğazını hafifçe sıkıyordum.
Sevcan: Ahh ahh ahh, off, devam et, off, sik sik. Kudret gelmeden sik.
Ben: Sikerim Kudret’i, artık yeter.
İyice sinirlenmiştim, Sevcan Abla’da iyi direniyordu, ama Kudret’in iyi siktiğini de biliyordum. Kucağıma aldım ve tezgaha oturttum. Sikime biraz mutfakta bulduğum zeytinyağını sürdüm. Sonra tezgahtan tekrar kucağıma aldım, belki götünü sikersem Kudret’i unutabilirdi. Götünde ne bir iz vardı ne başka bir şey. Elimde kalan zeytinyağını da götüne sürdüm. Hiçbir şey söylemeden bir anda sikime oturttum.
Ucu girebilmişti sadece, ama bas bas bağırmıştı. Kadının acıdan zevk alan bir hali vardı. Çıkart falan dememişti, ama istemsiz kaçmak istemişti kucağımdan. Onu zapt etmek baya zordu, anca beraber mutfaktaki halının üstüne kapaklanmıştık. Ben bir yolunu bulup sikimi daha da içine sokmuştum. Hareketsiz bir şekilde kaldı halıda. Kaşık pozisyonunda götünden sikiyordum. Kalın sikim en sonunda girecek dar bir delik bulmuştu ve hakkını veriyordum.
Götünden hafif kırmızı bir şey akmış, ama önemsememiştim, öyle sikiyordum ki artık mecali yoktu, sadece zevk alıyordu. Biraz daha siktikten sonra götünün içine boşaldım. Götünü tamamen doldurmuş, hatta kalanı halıya dökülmüştü.
Sevcan: Mahvettin beni, Kudret hiç sikmedi götümden. Çok iğreniyor. Ama ben, ben çok mutlu oldum. Çaresiz kaldım senin altında, gözlerimi kapattım, sadece zevk aldım. Beni sevdiğini, kıskandığını hissettim. İçimi döllerinle doldurdun. Teşekkür ederim, hiç böyle sikilmemiştim.
Ben: Seni istediğimi anla. Seni o orospu evladı hak etmiyor, anla. İster ona kendini siktir, ister siktirme. Şunu bil, seni istiyorum. Seni ben hak ediyorum.
Götündeki dölleri iki parmağımla alıp amına sürdüm.
Ben: Bu döllerini fark ettirmeden o orospu evladına yalattır.
Sevcan: Off, bu nasıl fantezi böyle? Ben çok tahrik oldum.
Ben: Sevcan Abla, sen iyi bir insansın, ama ruhun orospu. İlerde sevgili olsak, evlensek, beni aldatacağına adım kadar eminim. Sen köle olmak için doğmuşsun ve artık iki sahibin var. Biri Kudret, biri benim.
Sevcan: Evet, kölen oluyorum, hatta oldum bile. Beni aşağılaman, incitmen hoşuma gitti. Boğazımı sıkman, götümden sikmen beni boşalttı.
Ben: Farkındayım, şimdi üstümü değiştirip odama geçiyorum. Kudret gelirse evde kimse yok. Ondan yeni şeyler öğrenmeni istiyorum.
Kudret rötarlı da olsa eve gelmişti. İlk işi Sevcan’a deli gibi saldırmak, öpmek oldu. Sevcan bacaklarını açmış, amının üstünde kuruyan döllerimi Kudret’e yalatmıştı. Öyle keyif almıştı ki, Kudret’in ağzına resmen boşalmıştı.
Kudret’le sikişirken gözleri beni arıyor, merdiven altına çaktırmadan bakıyordu. Beni görünce gülümsüyor, bir yandan abartı bir şekilde inliyordu. Aklına söylediklerim geldi.
Sevcan: Haluk Bey’le görüşmen nasıldı kocacım? Seni sevdi mi?
Kudret: Ahh Sevcan, bu Aslan piçi ilk defa işime yaradı. Bana kazandıracağı paradan ziyade itibar çok yüksek olacak.
Sevcan: Şimdi ki planın ne peki?
Kudret: Neden soruyorsun? Sikişirken düşünmemeyi tercih ederim.
Sevcan: Daha çok zengin olmanı ve beni karın yapmanı istiyorum. O yüzden merak ediyorum. Ahh, sok, ohh, devam et.
Kudret: Ahh, boşalıyorum.
Yine sikini amından çıkarıp Sevcan’ın üstüne boşalmıştı.
Kudret: Amının lezzeti beni çok azdırdı. Erkenden boşaldım. Neyse, Haluk Bey’e karşı bir fikrim var, kendime muhtaç edeceğim onu.
Sevcan: Nasıl?
Kudret: Haluk Bey işkolik bir insan, varsa yoksa işinde iyi olmak. Ama ben onun ilaç şirketine birkaç adam soktum, aylar öncesinde. Orada şu anda hayvanlar üzerinde gizlice deneyler yapılıyor, ama haberi yok. Adamların CV’si sahte. Yıllardır para yedirdiğim bir müfettişi oraya göndereceğim, haftaya orada olacak. Usulsüzlüğü görünce ceza yazacak, ama devreye ben gireceğim. Onu kurtarıp kendime muhtaç edeceğim.
Kudret hakikaten safkan bir orospu evladıydı. Artık işlerine taş koymanın zamanı gelmişti.
Seksleri bittikten sonra gizlice evden ayrıldım. İlk işim hafta sonu dekanı arayıp bulmaktı.