Artık konak dahil olmak üzere tüm mallar Şule'nin üzerineydi. Bu devir teslimden 1 hafta sonra ise müfettişler denetlemek için geldiler. Halit Ağa ve Avukat Kenan onları kapıda karşıladıktan sonra içeri geçtiler. Hep birlikte tapuları ve diğer evrakları da incelediler. Bu sırada mal sahibi olarak Şule de yanlarındaydı.
Kenan: Evet, gördüğünüz üzere herhangi bir usulsüzlük durumu yok. Noter tasdikli diğer belgelerimiz de burada. Söz konusu tüm taşınmazlar ve diğer mülkler müvekkilim Halit Bey'in değil, Şule Hanım'ın üzerinedir. İddia edildiği gibi bir usulsüzlük yoktur. Müvekkilim Halit Bey, belli bir miktar para karşılığında malları Şule Hanım'a satmıştır.
Avukat Kenan birtakım belgeleri müfettişlere uzatır.
Kenan: Gördüğünüz üzere ilgili para transfer dekontları da burada. Şule Hanım ve müvekkilimin bu satış işlemi dışında hukuki bağları veya akrabalık ilişkileri yoktur. Ayrıca evli de değillerdir.
Evlilik lafından sonra Halit ve Şule birbirlerine baktılar. Halit'in adeta gözlerinin içi parlıyordu. Kağıtları inceleyen müfettişler aralarında bir süre sessizce konuştular.
Müfettiş: Haklısınız. Biz de ortada bir yanlışlık göremiyoruz. Bir usulsüzlük yok. Ama süreç biraz uzayabilir.
Kenan: Hiç problem değil. Çekindiğimiz bir durum yok.
Müfettiş: Peki öyleyse. Biz artık müsaadenizi isteyelim.
Halit: Müsaade sizin efendim, buyrun.
Müfettişleri yolcu ettikten sonra aralarında konuşuyorlardı.
Şule: Bunu da atlattık şükür. Ben üzerimdeki malları geri nasıl devredebilirim?
Kenan: Sakın Şule Hanım. Malların bir süre daha sizde kalması lazım. Eğer tekrar Halit Bey'e devredersek şüphe çeker. Böylesi daha doğru.
Halit: Sen nasıl dersen artık avukat. Bu işin doktoru sensin. Çok teşekkür ederim. Bizi büyük bir beladan kurtardın.
Kenan: Rica ederim, ne demek.
Halit: Ha bu arada doktor demişken, akşam Gamze'yle bize yemeğe gelsenize. Hem bir teşekkür etmiş oluruz. Bugünlerde çok kez hayatımızı kurtarıyorsunuz.
Kenan: Çok isterdim de akşama başka bir planımız var. Başka zaman inşallah.
Halit: Canın sağ olsun. Ne zaman isterseniz kapımız açık.
Kenan: Çok teşekkürler. Hoşça kalın!
Şule ve Halit: Görüşürüz.
Kenan konaktan çıkıp arabasına binip giderken Halit ve Şule onu izliyordu.
Halit: Şule ben gerçekten çok teşekkür ederim. Bu iyiliğini hiç unutmayacağım.
Şule: Aklımda unutamayacağın başka şeyler de var.
Halit: Onlar çoktan aklıma kazındı bile.
Şule, Halit'in sikini pantalonu üzerinden kavrayarak:
Olsun. Ben biraz daha kazımak istiyorum. Hemen, şimdi, burada.
Halit: Çok isterdim de ama artık çıkmam lazım. Akşama sana göstereceğim bir şey var.
Şule: Neymiş o?
Halit: Sürpriz. Görünce anlarsın.
Şule: Akşama misafir ister misin?
Halit: Başbala olmak istiyorum. Ama sen açsan karnını doyur. Tatlıya yer bırak ama.
Şule: Nasıl istersen sevgilim.
Halit merdivenlerden aşağı inip Kamber'i çağırdı.
Halit: Kamber! Haydi oğlum çıkmamız gerek. Neredesin?
Kamber: Geldim ağam. Hemen çıkalım.
Halit ve Kamber arabaya inip ofise doğru yola çıktılar. Halit'in balta sapı gibi sikini elleyen Şule azmış ve acıkmıştı. Dudaklarını ısırarak bir şeyler yemek için mutfağa doğru gitti. Mutfakta sadece Fidan vardı ve bir şeylerle uğraşıyordu. İçeri giren Şule'yi gördü.
Fidan: Bir şey mi istediniz Şule Hanım?
Şule: Biraz karnım acıktı da. Yiyecek bir şeyler arıyordum.
Fidan: İsterseniz hemen bir şeyler hazırlayabilirim.
Şule: Yok, sen hiç zahmet etme. Ben bir şeyler bulurum.
Şule bir şeyler aranır gibi gezerken Fidan'ın arkasına geçti ve yaladığı elini birden eteğin altından Fidan'ın amına doğru uzattı ve parmaklamaya başladı.
Şule: Ben bir şeyler buldum galiba. Fidan: Durun nolur yapmayın. Bir gören olacak.
Şule: Ne var canım? Onun da karnını doyururuz.
Fidan: Nolur yapmayın yalvarırım. İstemiyorum.
Şule: Kes sesini orospu. Ananla her yerimi yalayıp yutarken hiç öyle demiyordun.
Fidan: O bir anlık bir şeydi. Bir daha asla olmayacak.
Şule, Fidan'a sert bir tokat atar. Fidan'ın gözleri dolar ve ağlamaya başlar. Fidan ağlarken Şule saçından tutup sertçe kendine çeker.
Şule: Ben ne dersem o olacak. Duydun mu beni? Şimdi odama çık, soyun ve beni bekle. Başka bir şey yaptığını görürsem gebertirim seni. Tamam mı?
Fidan: Tamam. Nasıl isterseniz.
Şule: Siktir git şimdi.
Aradan birkaç dakika geçtikten sonra Şule çırılçıplak bir şekilde odaya girdi. Orta büyüklükte dolgun, pembe uçlu memeleri yine harikaydı. Süt beyaz teni ise gören her canlıyı azdıracak şekildeydi.
Ama asıl ilginç olan belinde takılı olan strap-on'du. Halit'inkinden bile büyük ve kalın kocaman bir yatrağı beline bağlamıştı. Yatakta çıplak şekilde oturan Fidan, bunu görünce korktu.
Fidan: Lütfen. Onu alamam, çok kalın. O olmaz.
Şule: Hala anlamadın galiba. Burası benim ve ne istersem o olacak. Kime söyleyebilirsin ki? Halit'e mi?
Fidan: Evet. Halit Bey buna müsaade etmez.
Şule: Hahahaha. Bak sen küçük orospuya. Tamam bir soralım Halit'e. Bakalım ne diyecek?
Şule, telefonuna uzanıp Halit'i aramaya başladı. Halit telefonu açtı.
Halit: Efendim sevgilim.
Şule: Aşkım, nasılsın?
Halit: İyiyim, senden naber? Karnını doyurabildin mi?
Şule: Yemeklerden biri soğuk galiba. Anlamadım. Ben bu yemeği yiyeceğim ama pek inatçı.
Halit: Bak bu yemeğe ben de sinirlendim işte. Beni kızdırmasın. Yoksa gelip amını götünü darmadağın ederim. Duydun mu beni bebeğim?
Şule: Duydum sevgilim. Yemek de duydu, merak etme.
Halit: İyi o zaman. Sen yemeğini soğutma. Görüşürüz.
Şule: Görüşürüz canımın içi.
Fidan, bu sözlerden sonra ağlamayı kesti ve aniden Şule'yi yatağa çekti.
Fidan: Peki. Nasıl istersen? Şule: Ha şöyle bakalım, yola gel.
Şule ile Fidan sertçe öpüşmeye başladılar. Fidan bu sefer daha istekliydi. Şule'nin dilini resmen ağzının içinde somururken Şule ise eliyle Fidan'ın amını sertçe okşuyordu. Fidan'ın meme uçları sertleşip, dikleşmişti. İyice kendini kaybeden Şule, karşısındaki pembe uçlarını ağzına alıp diliyle oynamaya başladı. Şule dilini böyle kullanırken aynı anda ise Fidan'ın amını parmaklayıp belindeki strap-on için hazırlıyordu.
Şule: Hep böyle ol ki güzelce anlaşalım.
Fidan: Sen nasıl istersen sevgilim.
Şule: Ha aferin şöyle işte.
Uzunca süren bir öpüşmenin üzerine Fidan, Şule'nin belindeki strap-on'a sakso çekmeye başladı. Şule bir şey hissetmese de Fidan dilini çok iyi kullanıyordu. Koca yarrak iyice kayganlaşmış, Fidan'ın amcığı ise iyice sulanmıştı. Daha fazla dayanamayan Şule, belindeki koca yarrağı aniden Fidan'ın amına kökledi. Hazırlıksız yakalanan Fidan, çok kuvvetli bir çığlık attı. Fidan'ın am duvarları yırtılacaktı resmen.
Çığlıkları duyan Songül, apar topar merdivenleri çıktı. Kapıyı açtığında Şule, belindeki koca yarrakla kızı Fidan'ın amına köklüyordu. Şule, Fidan'ın içinde gidip gelirken Fidan meme uçlarıyla oynuyordu. Kafasını çeviren Şule, kapıdaki Songül'ü görüp kahkahalar içinde gülmeye başladı. Fidan'ı sikerken üzerine eğilip dudaklarından öpüyordu. Şule kapıdaki Songül'e döndü.
Şule: Nasıl annesi, iyi sikiyor muyum kızını?
Songül: Ben ne diy-
Şule: Kes sesini de kapıyı kapat. Bugün tek öğün hakkım var ama seni de başka bir zaman sikeceğim.
Şule'nin tepkisinden korkan Songül hızlıca kapıyı kapattı. Fidan, ağzındaki Şule'nin başparmağını büyük bir zevkle emiyordu. Şule ise hala amını sikmeye devam ediyordu.
Şule: Nasıl aşkım? İyi sikiyor muyum?
Fidan: Çok iyisi-
Fidan lafını bitiremeden am sularını Şule'nin belindeki koca yarrağa doğru fışkırtmaya başladı. Zevkten titreyerek kasılıyordu. Gözleri kilitlenmişçesine açılmıyordu. Şule, yarrağı fidan'ın amından çıkarıp fışkıran am sularını içmeye başladı, aynı zamanda Fidan'ın kasılan amını da yalıyordu. İşi bitince kafasını kaldırıp Fidan'a baktı.
Şule: Şimdi karnım doydu işte.
İkisi de gülüşüp öpüşüyorlardı. Fidan yataktan kalkana kadar öpüşmeye devam ettiler. Fidan üstünü giyip odadan çıkınca Şule de duşa girip temizlendi.
Artık akşam olmuştu. Kamber ve Halit Ağa konağa dönüyolardı. Henüz şehirden çıkmamışlardı.
Halit: Kamber, iki dakika Gamze Hanım'ın evinde dursana. Bir şey söylemem lazım. Sonra devam ederiz.
Kamber: Emrin olur ağam, hemen.
Araba Gamze'nin evinin önünde durdu. Halit, merdivenleri çıkıp zili çaldı. Işık yanmasına rağmen açan olmamıştı. Koridoru dönüp içeri bakmak için pencere kenarına geldiğinde ise şok olmuştu: Avukat Kenan, koltuğun üzerinde domalmış Gamze'yi götünden sertçe sikiyordu.
Yarrağı Halit'inki kadar olmasa da oldukça büyük ve kalındı. Halit hem şaşırmış hem de sinirden kudurmuştu. Öfkeden yumruklarını sıkıp arabaya doğru geçip bindi. Kamber, Halit'in bu öfkeli halini fark etmişti.
Kamber: Hayırdır ağam? Bir sıkıntı yok inşallah?
Halit: Sana ne oğlum Kamber? Hayırdır amına koyim? Sana hesap mı vereceğim?
Kamber: Affet ağam. Seni öyle sinirli görünce merak ettim.
Halit: Yürü Kamber yürü. Beni delirtme. Evinin de yolunun da amına koyim.
Halit ve Kamber yol boyunca susarak konağa varmışlardı. Halit'i kapıda karşılayan Şule, ona sıkıca sarıldı. Öpüşmeye başladılar. Halit'in siniri geçmişti.
Şule: Nasıl geçti günün? İyi misin?
Halit: Biraz sıkıntılıydı ama seni görünce bir önemi kalmadı. Seninle olduğumda kötü olan her şey sanki hiç var olmamış gibi geliyor.
Şule: Beni böyle gördüğün için teşekkür ederim.
Halit: Nasıl karnını doyurabildin mi?
Şule: Biraz zahmetli bir yemekti ama doydum. Ama tatlı için hala yerim var.
Halit: Herkes uyuduktan sonra vereceğim tatlını. Merak etme.
Bu sözlerden sonra yukarı çıkıp hep beraber yemek yediler. Bir süre sonra ise herkes yatağına girmişti.
Halit, Şule'yi elinden tutup konağın alt bölümüne indirdi. Bir kapının önüne geldiler.
Halit: Hazır mısın?
Şule: Her şeyden çok.
Halit kapının kilidini açtı ve artık kapının ardındaki gözlerinin önündeydi.