Sabah olmuştu. Yorgunluktan bayılan Şule ve Halit yanyana uzanmış yatıyorlardı. Pencereden odaya vuran güneş Şule'nin pespembe amını aydınlatıyordu. Dün gece resmen zevkten kendini kaybetmişti.
Yüzüne vuran güneşin etkisiyle uyandı. Sağına baktığında Halit'in devasa yarrağı dimdik ayaktaydı. Dün gece ikisi de kendini aşmıştı, hatta üçü de. Elini Halit'in sikine atıp öpmeye başladı. Halit'de bir hareketlenme yoktu. Bunun üzerine önündeki kocaman siki ağzından fışkırttığı tükürüklere bulamıştı. Boğazına kadar alarak sakso çekmeye başladı. Adeta Halit'in ruhunu vakumluyordu.
Halit uykudan yavaşça uyanıp aşağı baktığında koca siki Şule'nin ağzında gidip geliyordu. Halit gülerek karşılık verdi. Halit'in uyandığını gören Şule:
Günaydın sevgilim. Bu sikin tadı ağzımda kalmış. Tatmaya devam ediyordum.
Nasıl bari, beğendin mi?
Doyamıyorum resmen. Bunu şimdi içimde istiyorum.
Şule, Halit'in üstüne çıkarak onunla öpüşmeye başladı. Dün geceden daha şiddetli öpüşüyorlardı. Şule amını Halit'in yarrağına hizalayıp sertçe üstüne oturdu ve zıplatmayı başladı. Bir tavşan gibi sekiyordu. Halit'in koca siki Şule'nin amını dolduruyordu. Halit ise Şule'nin memelerini ağzına alıp uçlarını emiyordu. Her bir yanı uyarılan Şule zevkten kendini kaybedecekti. Üst üste orgazm yaşıyordu. Bunun azgınlığıyla ayaklarını Halit'in kasıklarının üzerine koyup daha da hızlı zıplamaya başladı. Halit boşalmaya yakın Şule'yi diz çöktürüp yüzüne doğru sikini sıvazlamaya başladı. Bir süre sonra nişan alır gibi Şule'nin yüzüne boşaldı. Şule'nin yüzü dölle kaplanmıştı. Dudağının kenarındaki dölleri yalayarak temizleyen Şule, Halit'in sikinin ucundaki dölleri de emerek yuttu. Yutkunan Şule:
Ohhh! Şimdi doydum işte.
Çok güzeldi ama şimdi kimse görmeden odana dönmem lazım.
Şule çıplak bir şekilde odadan çıkarken Halit:
Napıyorsun? Böyle çıkamazsın dışarı. Bir gören olur.
Göreni de içeri çekip sikmiyor musun ağam?
Ağam demek. Sen de mi ağam demeye başladın?
Ne dememi isterdin?
Bilmem. Hatırlasana artık bir şey demiyorum, yapıyorum.
Kahkaha atan Şule elbisesini giyip son bir öpücük atarak odadan çıktı.
Bir süre sonra ise giyinen Halit de odadan çıkarak bahçeye indi. Uzaktan gelen Kamber:
Ağam günaydın. Bir isteğin var mı?
Sana da günaydın Kamber. Vallahi isteğim ne olsun? Şu Kudret Ağa meselesinde bir gelişme var mı?
Hala bildiğin gibi Ağam. Adam bir defa kafaya koymuş. Baba malıdır diyip elimizde ne var ne yok istiyor. Kaç kere sulh yapmaya çalıştık ama fayda etmedi. Geçen gün sana yaptıkları da cabası.
Kimse bana bir şey yapamaz Kamber. Adamın amına koyarım. Kudret'in oğlu İbrahim'i ara, ağam görüşmek istiyormuş de. Bir görüşme ayarlasınlar. Silah külah istemiyorum.
Emrin olur ağam. Nasıl istersen.
İyi bakalım haydi.
Fidan ve Songül kahvaltı için masaya hazırlıyorlardı. İkisi de birbirlerinden habersiz Ağa'nın yarrağını tatmışlardı. Fidan bakışlarıyla adeta Halit'i göz hapsine almıştı. Bunu fark eden Halit, hiç oralı olmayarak sigarasını yakıp içmeye başladı.
Merdivenlerden inen Şule yavaşça Halit'e yaklaştı:
Günaydın Halit Bey.
Günaydın Şule Hanım. İyi uyudunuz mu?
Çok güzel uyudum emin olun. Uzun süre sonra geçirdiğim en iyi geceydi.
Şule bunu dedikten sonra sofrayı hazırlayan Songül'e öpücük attı. Songül utanarak mutfağa doğru gitti. Bu öpücüğü gören Fidan anlayamayıp şaşırdı. Mutfağa giderek annesi Songül'e sordu:
Noluyor? Bu kadın sana niye öpücük attı?
Ne bileyim ben. Deli midir nedir? Ben Dr anlamadım.
Bana bak. Aranız da bir şey geçmedi değil mi?
Ne geçecekmiş aramızda? Ne demek istiyorsun?
Yattınız mı yoksa? Ondan mı öyle yaptı?
Ne saçmalıyorsun sen? O nasıl laf, terbiyesiz?
Gerçi kadın çok güzel. Yatmışsanız da şaşırmam.
Kes sesini de işine bak.
O sırada Halit'le Şule hala dışarıdaydı. Halit sigarasına devam ediyordu. Şule'nin öksürdüğünü fark eden Halit:
Sigara rahatsız mı ediyor?
Biraz. Halit tereddüt etmeden elindeki sigarayı fırlattı. Bu durum Şule'nin hoşuna gitmişti. Mutfaktan gelen Fidan:
Ağam kahvaltı hazır. Halit:
Buyrun Şule Hanım, geçelim.
Şule ve Halit masaya geçtikten sonra Nizam da aralarına katıldı.
Masaya oturan Nizam:
Günaydın abi, günaydın yenge hanım. Şule şaşırarak:
Ne yengesi ya? Halit bıyık altından sırıtır. Nizam:
Kusura bakmayın. Ben öyle görünce ağzımdan fırladı. Halit:
Neyse Nizam biz işimize bakalım. Kamber'le Kudret Ağagil'e haber yolladım görüşmek için. Şu meseleyi enine boyuna konuşalım bir kan dökülmeden. Nizam:
Haklısın abi. Birazdan çıkarız.
Kahvaltı ettikten sonra Halit ve Nizam, gelen haber üzerine Kudret Ağa ile buluşmaya gittiler. Konakta kalan Şule ise canı sıkılıp mutfağa gitti. Fidan ve Songül iş yapıyorlardı.
Şule:
Merhaba. Kusura bakmayın. Olan bitenden dolayı tam tanışamadık. Şule ben.
Fidan ve Songül birbirlerine telaşla bakıyorlardı. Bunu fark eden Şule:
Utanacak bir şey yok. Sevişirken bile bu kadar utangaç değildiniz. Namuslu numarasına gerek yok. Anasına bak kızını al demişler. Ben ikisini de alıyorum.
Songül:
Fidan sen bu kadınla mı yattın aşağılık köpek? Fidan:
Sen kendine bak orospu. Bana bir şey diyecek halde misin?
Şule gülerek:
Kavga etmeye gerek yok. Ben de ikinize yetecek kadar enerji var. Ama önce sizi barıştıralım.
Şule, Fidan ve Songül'ü sırayla öpüyordu. İkisi de kaskatı kesilmiş, tepki veremiyorlardı. Şule ısrar ederek:
Hadi biraz gevşeyin.
Şule ikisini de birbirleriyle öpüşmeye zorladı. Başta isteksiz olsalar da Fidan ve Songül öpüşmeye başladılar. Kendini kaptıran Şule de aralarına katıldı. Üçü de senkron bir şekilde öpüşüyorlardı.
O sırada ise Halit Ağa ve Kudret Ağa arasındaki görüşme başlamıştı. Halit:
Bak Kudret Ağa. Daha önce size söyledim. Kimse benim toprağıma el süremez, üstünde hak iddia edemez. Ama sen ne yaptın? Hem toprağıma hem canıma göz diktin. Haddini aştın.
Kendine gel Halit Ağa. Burada biz bizeyiz. O mallar bize baba yadigarı. Asıl kimse benim malım göz dikemez. Diken adamın kafasına mermiyi çakarım.
Bu sözler üzerine Kamber ve Kudret Ağa'nın oğlu İbrahim karşılıklı silahlarını çektiler. Ortamı yatıştırmak isteyen Halit:
Sakin, sakin beyler. İndir silahını Kamber. Haydi siz de indirin. Bak Kudret Ağa, seni dinledim. Benim toprağımda hak iddia ediyorsan eyvallah. Ama ben kan dökülmesini istemiyorum. Babamdan kalan bu toprakları da kimse benden alamaz. Gel sulh yapalım. İki aşiret de kalabalık. Dökülen kan çok olur, değmez.
Kudret:
Haklısın. Ben de kan dökülmesini istemiyorum. O yüzden bakanlığa haber verdim. Yakında müfettişler gelip denetleyecek. O zaman ortaya çıkar kim ak kim kara.
Halit:
Eyvallah, iyi düşünmüşsün ama bu süreçte bana ya da ailemden birinin kılına zarar gelsin, Allah'ın adını verdim taş üstünde taş bırakırsam namerdim. Duydun değil mi beni?
Kudret:
Eyvallah, bizden yana şüphen olmasın. Halit:
Haydi o zaman uğurlar olsun.
Görüşmeden ayrılan Halit ve ekibi arabalara geçerler.
O sırada ise Şule mutfak tezgahının üstüne oturmuş, Songül ve Fidan meme uçlarını emmektedirler. Şule zevkten delirirken klitorisiyle oynamaktadır. Birden şarıl şarıl boşalmaya başladı. Yaşadığı orgazmın etkisiyle Fidan'la öpüşmeye başladı. Songül ise Şule'nin am sularını yutarak amını yalamaya devam ediyordu ama Şule'nin nabzı resmen amında atıyordu. Vücudunu titremesiyle Karnı bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu.
Onlar bu haldeyken Ağa ve ekibi konağa gelmişti. Halit:
Siz arabada bekleyin. Odadan bir kağıt alıp geleceğim. Sonra ofise geçeriz. Nizam:
Tamam abi bekliyoruz biz.
Halit merdivenlerden yukarı çıkarken mutfaktan gelen birtakım sesler duydu. Merak edip mutfağa doğru ilerlediğinde beyninden vurulmuşa döndü: Songül ve Fidan, Şule'nin amının üzerinde öpüşürken Şule ise memeleriyle oynayarak kendini okşuyordu.
Bu manzara karşısında çaresiz kalan Halit, sikini çıkarıp okşamaya başladı. Anında semsert olmuştu. Zaten olmaması mümkün değildi. Halit 31 çekerken Songül ve Fidan ise hiç durmadan Şule'nin amını yalıyorlardı. Artık takati kalmayan Şule tepkisiz bir şekilde titriyordu. Giderek daha da hızlanıyordu. Şule çığlık çığlığa zevkten bağırırken kapı eşiğinde 31 çeken Halit'le göz göze geldi. Halit için bu artık gerekli son temastı ve birden oluk oluk boşalmaya başladı. Orgazmdan kasılan Şule ise Halit'i kahkahalar içinde izleyerek boşaldı.