Halit aynı gün içinde Saffet'i arayıp akşam için bir görüşme ayarlamıştı. Bir terslik olduğunu anlamasın diye Nizam'la arasında geçen olayları anlatmamıştı. Ama yine de bu durum Saffet'in içinde kuşku uyandıracaktı. Halit, Saffet'in Nizam'ı arayıp haber verme ihtimalinden hâlâ çekiniyordu. Ancak bu alması gereken bir risktir. Başka türlü onlara ulaşma şansı yoktu. Hele de Şule'nin her an ülkeden kaçma ihtimali varken...
Halit ve Kamber, bilmedikleri bu şehrin sokaklarında gezerek görüşme saatini bekliyorlardı.
Kamber: Ağam şimdi son durum nedir?
Halit: Adamımızı aradım. Akşam saat 7'de buluşacağız. Direkt Nizam'ın adresini sorsam şüphe çekerdi. Önden bir konuşalım, sonra oluruna bakarız.
Kamber: Ağam peki bu Saffet denen adam Nizam'a haber verirse ne yapacağız?
Halit: Nizam'la alakalı bir şey sormadım. Ama dediğin gibi belki de haber vermiştir. Bu riski almamız lazım, başka şansımız yok.
Kamber: Haklısın ağam.
O sırada Şule ve Nizam kaldıkları evde konuşuyorlardı. Nizam malların devri için gerekli planı yapmıştı. Şule ise sırtındaki bu yükten kurtulup yeni hayatına başlamak istiyordu. Hem kendisi hem de kardeşi için doğru olan buydu.
Şule: Şimdi nasıl yapacağız bu işi?
Nizam: Yarın değil öbür gün için noterden randevu aldım. Malları devretmen için. Ondan sonra her şey hallolacak.
Şule: Tek seferde kurtulacağım yani?
Nizam: Aynen öyle. Babanın hakkını da alabilirsin istersen. Sonuçta o da pay sahibiydi bu planda.
Şule: Aman eksik olsun. Ben kardeşimi alıp gitmek dışında hiçbir şey istemiyorum.
Nizam: Eve dönelim. Babanın senden başka mirasçısı kalmadı. Mallarını alırsın. Kardeşinle yaşarsınız beraber. Sizi korurum.
Şule: Nizam sen hala neden anlamıyorsun? Ben dönmek istesem bile ortada bir Halit gerçeği var. Sen döndüğünde seni yaşatacak mı sanıyorsun? Senin abinden olabildiğince uzağa kaçman lazım.
Nizam: Ne kaçması ya? Ben bu güç için ne kadar bekledim, haberin var mı? Hep abimin ardında ezilmek, hiçbir işe karıştırılmamak ne kadar zor biliyor musun? Biri bir bedel ödeyecekse o da abim olacak.
Şule: O ne demek şimdi?
Nizam: Karşı karşıya geldiğimizde ikimizden biri ölecekse bu ben olmayacağım demek. O güçlüyse ben de akıllıyım. Bir kere yendim, bir daha yenebilirim.
Nizam'ın bu sözlerinden sonra Şule'nin içini bir korku kaplamıştı. Daha önce bu ciddiye almadığı "çocuk" haklıydı. Elinde olsa Halit'i öldürürdü. Şule, Nizam'ın sinirini almak için eline dokundu.
Şule: Ama bunlara gerek yok Nizam. Malları satıp kendine yeni bir hayat kurabilirsin. Abinden uzak, sessiz ve zengin bir hayat. Kan dökülmesine gerek yok bence.
Nizam: Benim de istediğim o ama karşıma çıkarsa kaçacak değilim. Zaten abimin işi bana bile kalmayabilir.
Şule: O ne demek şimdi?
Nizam: Polisi arayıp ihbar ettim.
Şule: Ne yaptın, ne yaptın?
Nizam: Arayıp ihbar ettim işte. Babanın katili cezasız mı kalsaydı? Şimdi her yerde onu arıyorlardır. İstanbul'a gelse bile serbestçe dolaşmaya cesaret edemez.
Şule: Allah kahretsin. Nizam ne yaptın sen? İyice kudurttun abini. Şimdi üstüne daha sert gelecektir. Bulursa seni çok kötü olur.
Nizam: Aksine. Beni bulursa Halit defteri sonsuza dek kapanmış olur.
Şule: Çok dikkatli olmamız lazım.
Nizam: Olmamız derken?
Şule: Sonuçta bir süre daha birlikteyiz. Tedbirli olmak lazım.
Nizam: Abini hallettikten sonra bir süre değil her süre birlikte olalım. Sen yeter ki iste.
O sırada Halit ve Kamber vakit öldürmek için bir kahveden içeri girdiler. Oturup iki çay istediler. Halit çayları beklerken açık olan televizyonda kendini görünce birden afalladı. Kudret'in öldürdüğü gecenin kamera görüntüleri televizyondaydı. Her yerde aranıyordu.
Kamber: Ağam bu ne?
Halit: Nizam, Nizam. Amına koduğumun oğlu. Bu sefer kimse alamaz seni elimden.
Kamber: Ne yapacağız şimdi?
Halit: Kalk Kamber kalk. Akşama kadar saklanacağız, kimseyle irtibat kurmak yok.
Halit ve Kamber masadan kalkıp kapıya yöneldiklerinde çaycı masaya çayları getiriyordu.
Çaycı: Usta çaylar?
Halit: Sağol kardeş, içmiş kadar olduk. Paran masanın üstünde.
Alelacele çıkıp arabaya bindiler. Arabayı gizli bir yere çekip birkaç saat bekledikten sonra artık buluşma saati gelmişti. Buluşacakları yer gözlerden uzak, tepede bir koruydu. Bu durum Halit'in içini rahatlattı. Yakalanma riski yoktu. Arabayı aşağıda bir yere park edip koruya doğru çıktılar. Ortada sadece bir bank vardı. Başka kimsecikler yoktu.
Halit: Sen benle gelme Kamber. Etrafı kolaçan et. Tufaya düşmeyelim.
Kamber: Tamamdır ağam, dikkatli ol.
Halit: Haydi!
Halit birkaç adım attıktan sonra banka oturup beklemeye başladı. Saffet buluşmaya geç kalmıştı. Halit sürekli saatini kontrol ediyordu. Aniden ortaya çıkan kapüşonlu biri arkasından yaklaşıp kafasına silahını dayadı. Halit hazırlıksız yakalanmıştı.
X: Kendi ayağınla ölüme yürüdün Halit Ağa. Var mı bir diyeceğin?
Halit: Sen kimsin? Saffet nerede?
Gizemli kişi cevap vermeden Halit'n kafasına dayadığı silahın tetiğini çekti.