Nizam'ın Fidan'ı götünden sikmesini izleyerek boşalan Şule'nin azgınlığı hala üstündeydi. Yarı çıplak olmasına rağmen konakta serbestçe dolaşıyordu. Konağın merdivenlerini yavaşça çıkmaya başladı. Üst kata ulaşıp odanın kapısını açtı. Duştan yeni çıkan Halit giyinmek için hazırlanıyordu. Altında sadece bir havlu vardı.
Şule kapıyı açınca ona doğru döndü. Şule'nin bembeyaz, dolgun ve pembe uçlu memeleriyle karşılaştı. Altındaki beyaz kısa bir etekle antik zamanlardan fırlamış gibiydi. Halit bir hamlede onu içeri doğru çekti.
Halit: Kafayı mı yedin? Ya bir gören olsaydı?
Şule: Onu da aramıza alırdık. Yapmadığımız şey mi sanki sevgilim?
Halit: Dikkat et biraz. Ya Nizam falan görseydi seni böyle?
Şule: Ee?
Halit: Ne eesi? Delirtme beni Şule. Benden başka kimse seni böyle göremez.
Şule: Sen beni Nizam'dan mı kıskanıyorsun?
Halit: Herkesten kıskanıyorum. Tatmin oldun mu?
Şule: Henüz değil.
Şule aniden Halit'n belindeki havluyu çekip diz çöktü. Önündeki balta sapını andıran Halit'in devasa sikine küçük öpücükler kondurup, dişlerini sürtmeye başladı. Bunun üzerine Halit'in siki sertleşmeye başlamıştı. Önündeki manzara harikaydı. Şule, dudaklarını büzerek sikini vakumluyordu. Halit'in adeta ruhu çekiliyordu.
Şule'nin kafasını sikine bastırarak gırtlağına kadar soktu. Şule boğulurcasına Halit'in sikini emiyordu. Bir süre sonra sikini ağzından çıkardı. Şule nefes nefes kalmasına rağmen gülüyordu. Onu ayağa kaldırdı ve öpüşmeye başladılar. Öpüştükten sonra Halit, Şule'yi yatağın ucuna sırt üstü bıraktı. Şule, Halit'e bakarken dudaklarını ısırıp amını okşuyordu. Karşısındaki görüntüye daha fazla dayanamayan Halit sikiyle Şule'nin amını Andy Warholmuşçasına fırçalamaya başladı. Şule'nin amı azgınlıktan yanıyordu. Halit eline aldığı sikiyle bu pespembe, kılsız amcığı tokatlıyordu. Artık dayanamayan Şule, gözleriyle içime gir diye yalvarıyordu.
Halit bu isteğe daha fazla kayıtsız kalmayarak sikini Şule'nin amcığına dayadı. Şule bir bıçak kesiği yemişçesine vücudunu arkaya attı. Narin bedeni yediği koca yarrağın etkisiyle sarsılmıştı. Halit, Şule'nin içinde gidip gelmeye başladı. Şule içindeki kocaman yarrağı amının iç duvarlarında bir dolulukmuşçasına hissediyordu. Her darbede vücudu daha da kasılıyordu. Halit amcığını sikerken o da klitorisiyle oynamaya başladı. Zevkten boşta kalan ayaklarını içeri doğru bükmüştü. Halit'in karşısında olağanüstü bir manzara vardı.
Daha fazla dayanamayan Halit, ayağa kalkarak Şule'yi kucağına alıp ayakta sikmeye devam etti. Şule, Halit'in sikinin üstünde bir trambolinde zıplar gibi sekiyordu. Vücutları artık tamamen birleşmişti. Halit, Şule'yi bacaklarının altından tutarak sikerken Şule de inlemeler eşliğinde Halit'in boynunu öpüyordu. Halit durmadan alttan pompalamaya devam ederken aniden Şule'nin sırtını duvara dayadı. Şule ilk başta bu hamle karşısında irkilse de Halit'i öpmeye devam etti. Halit boşalmaya yaklaşırken Şule'nin damarlı boynundan ufak ısırıklar alıyordu. Artık dayanılmaz bir hale gelmiş, boşalmak üzereydi.
Halit: Geliyorum.
Şule: İçime boşal.
Halit sanki bu sözleri bekliyordu. Birkaç gitgelden sonra döllerini Şule'nin amcığının derinliklerine doğru fışkırttı. Halit, Şule'nin orgazmdan kasılan bacaklarını hissederken kendinden geçiyordu. Vücutları tam anlamıyla birleşmişti. Bir süre daha o halde kaldıktan sonra öpüşmeye başladılar.
Şule: Seni çok seviyorum.
Halit: Ben seni daha çok seviyorum.
Onlar birbirleriyle dorukları yaşarken Fikret de Kudret Ağa'nın yanında depoya gelen malları yerleştiriyorlardı.
Fikret: Ağam bu sefer sevkiyat çok yüklüymüş. Allah'tan sessiz sedasız hallettik.
Kudret Ağa: Hayırdır bir şüphen mi vardı ki Fikret?
Fikret: Estağfurullah ağam. Başımızda sen varken şüpheye ne hacet?
Adamlar son partiyi de yerleştirip depoyu kapatmaya hazırlanıyorlardı.
Fikret: Hepsi tamam mı beyler?
Adam: Tamamdır beyim. Bir sıkıntı yok.
Fikret: De haydi o zaman. Siz çıkın etrafı kolaçan edin, sonra kapatıp gidelim.
Adam: Emrin olur beyim.
Fikret adamları dışarı yolladıktan sonra patlayıcıları mallara yerleştirdi. Uzaktan kumandasını yanına aldı. Düğmeye bastığında deponun tozu bile kalmayacaktı.
Herkes deponun kapısının önünde toplandı. Son kontroller yapıldıktan sonra depoyu kitleyip arabalara geçtiler. Fikret ve Kudret Ağa en öndeyken diğer arabalar arkadan onları takip ediyordu.
Depodan yeteri kadar uzaklaştıktan sonra Fikret cebindeki uzaktan kumandanın tuşuna bastı: Ortalığı büyük bir gümbürtü kapladı. Birden arabalar durmuştu. Dikiz aynasından arkasına bakan Kudret Ağa, gördükleri karşısında şok oldu. Depo alev alev yanıyordu. Devasa bir ateş topuna dönmüştü. Arabadan inerek oraya doğru koşmaya başladı.
Fikret: Ağam yaklaşma. Ağayı tutun lan!
Kudret: HANGİ OROSPU ÇOCUĞU YAPTI LAN BUNU? DAĞILIN BAKIN ADİLER. YAPANI BULMADAN YANIMA GELENİN KAFASINA SIKARIM. DUYDUNUZ MU LAN BENİ?
Adamlar ve Fikret deponun etrafına yayılıp bir iz aramaya başladılar. Fikret kimsenin olmadığını bildiği için göstermelik boş boş dolaşıyordu. Kudret Ağa da yanındaydı.
Kudret Ağa: Kim ne derse desin Halit denen orospu çocuğu yaptı bu işi. O olmasa bile itlerinden biri. Her tarafa yayılım. Bulmadan buradan gitmek yok. Ben sana yapacağımı bilirim Halit iti.
Kudret Ağa adamlarından uzaklaşıp telefona sarıldı. Birini arıyordu. Fikret kimle konuştuğunu anlamak için yavaşça yanına doğru yaklaştı. Belli etmemek için etrafı kolluyor gibi davranıyordu. Kudret Ağa telefonla konuşmaya başladı.
Kudret Ağa: Bu iş artık bu gece bitecek. Duydun mu beni? Yeter artık kaç zamandır beklediğimiz.
Fikret kulaklarını kabartmış Kudret Ağa'yı dinliyordu. Kimle konuştuğunu henüz anlayamamıştı.
Kudret Ağa: Asar mısın keser misin bilmem? O Halit denen it bu gece ölecek. Elinden alacağımızı aldık zaten, bir tek canı kaldı. Hadi kızım Şule, bitir artık şu itin işini. Senden haber bekliyorum.
Fikret'in duydukları karşısında nutku tutulmuştu. Meğer kaç aydır tanıdıkları, Halit Ağa'nın müstakbel karısı Şule, baş düşmanları Kudret Ağa'nın kızıydı. Fikret başta ne yapacağını bilemedi. Adamlardan kurtulup ağaya haber vermesi lazımdı. Gizli bir köşeye geçip Halit Ağa'yı aramaya başladı.
Halit: Söyle Fikret. Hallettin mi işi?
Fikret: Halit Ağa'm hallettim ama sana çok önemli bir şey demem lazım.
Halit: Sesin net gelmiyor Fikret. Çekmiyor herhalde. Yüksek bir yere çık.
Fikret: Şimdi nasıl ağam?
Halit: Daha iyi. Noldu, hallettin mi?
Fikret: Hallettim ağaca ama sana bir şey demem lazım. Hayat memat meselesi.
Halit: Söyle neymiş?
Fikret: Ağam içimizde ha-
Fikret sözlerine devam ederken sırtında bir bıçak kesiği hissetti. Bıçağı saplayan Kudret Ağa'ydı. Lafına devam etme ihtimaline karşı ağzını da kapamıştı. Halit hala telefonda konuşuyordu.
Halit: Alo Fikret, orada mısın? Çekmiyor herhalde. Hallolduysa sabah konuşuruz. Sen işine bak.
Halit telefonu kapatmıştı. Fikret aldığı bıçak darbesiyle yere yığılmıştı. Kudret Ağa başında bekliyordu.
Kudret Ağa: Demek bunca zamandır beni sırtımdan vuran hain sendin Fikret Efendi.
Fikret acılar içinde kıvranıp öksürüyordu.
Kudret Ağa: Ne yazık! O çok sevdiğin ağanın da sonu senin gibi olacak. Geberin amına koyim.
Kudret Ağa elindeki bıçağı Fikret'in kalbine sapladı. Bu darbeyle Fikret hayatını kaybetmişti. Şule'nin aslında kim olduğu sırrı da onunla birlikte mezara gitmişti.
Halit ve Şule beraber duş alıp yatmaya hazırlanıyorlardı.
Halit: Buyrun gelin hanım.
Şule: Son bekar gecemizde de mi beraber uyuyacağız?
Halit: Evli - bekar fark etmez. Ben her gece seninle uyumak istiyorum.
Şule: Ben de her sabah seninle uyanmak istiyorum.
Bu sözlerin üzerine son kez öpüşüp uyumaya başladılar. Halit Ağa her şeyden habersiz koynunda baş düşmanının kızıyla hayatının en huzurlu uykusunu uyuyordu. Halit birkaç saat sonra uyandığında yanında kimse yoktu. Bakmak için doğrulduğunda elleri ve ayaklarından yatağa kelepçeli olduğunu fark etti. Şule odada değildi. Ona seslenmeye başladı.
Halit: Şule! Şule neredesin? Oyunun sırası değil. Bir de gecenin köründe.
Şule üzerinde çok şık bir elbiseyle küpelerini takarak odaya girdi. Bir davete gidermişçesine hazırlanmıştı.
Halit: Şule ne yapmaya çalışıyorsun? Saat daha çok erken. Niye giyindin? Şunları çöz de yatalım. Hadi!
Şule kahkahalar atarak gülmeye başladı. Halit'in siniri bozulmuştu.
Halit: Şule dedim. Sinirleniyorum ama yeter artık.
Şule: Hala anlamadın değil mi aptal?
Halit: Ne diyorsun ya? Neyi anlamadın mı?
Şule: Ama hakkımı ver ben de güzel rol oynadım. O vurulmalar, o çıtı pıtı çekingen kız tavırları. Çok güzel yedin hepsini.
Halit: Şule delirtme beni. Ne saçmalıyorsun?
Şule: Hatta her şey o kadar plana sadık gitti ki tüm malları neredeyse sorgulamadan üzerime yaptın. Her şeyin benim.
Halit sinirden kendini kaybedecekti. Şule'ye saldırmak için hamleler de yapsa kelepçeler yüzünden ona ulaşamıyordu.
Halit: Öldürürüm lan seni amına koduğumun karısı. Her şey basit bir hırsızlık için miydi? Seni sevmiştim lan ben. Benim olan her şey zaten senindi. Değer miydi bana bunları yapmaya?
Şule: Basit bir hırsızlık için bu kadar zahmete değer mi be salak? Filmi geriye sar da bir bak bakalım. Senin malları birine ama hiç tanımadığın birine devretmen kimin işine gelir?
Bu sözlerden sonra Halit beyninden vurulmuşa döndü. Yaşadığı şoku kelimelerle ifade etmek mümkün değildi.
Halit: Sen, sen o'sun. Kudret piçinin büyük kızı. Allah'ım nasıl anlamadım? Nasıl düştüm bu oyuna?
Şule: Ama kabul et güzel oynadım rolümü. Bu iş için vuruldum bile lan. Daha nolsun? Kendine haksızlık etme hayatım. Kim olsa yerdi bu numarayı.
Halit'n elleri kelepçelerden kıpkırmızı olmuş, hafifçe kesilmişti. Kuduz köpek gibi Şule'ye saldırmaya çalışıyor, yerinde duramıyordu.
Halit: Lan siktirtme hayatını. Gebertirim seni. Onca şey, aramızdakiler de mi yalandı? Hiç mi bir şey hissetmedin?
Şule: Şöyle bir bakayım. Seks iyiydi şimdi hakkını vereyim. İnanılmaz tatmin oluyordum. Hatta veda seksimiz hep aklımda bir yerlerde kalacak. Unutulmayacaksın yani şekerim.
Halit: Lan siktirtme şimdi şekerini. Hele şunlardan bir kurtulayım gör bak sana neler yapıyorum. NİZAM! Nizam buraya gel hemen.
Şule: Aa Nizam'ı mı çağırıyorsun? Dur ben de çağırayım. Sevgilim, abin çağırıyor gelir misin?
Halit o kadar şeyin üstüne bir şok daha yaşamıştı. Sevdiği hain kadın kardeşini sevgilim diye çağırıyordu.
Halit: Ne, ne dedin?
İçeri giren Nizam, Halit'e aldırış etmeden Şule'nin boynuna sıcak bir öpücük kondurdu.
Şule: Ben de abinle vedalaşıyordum, sevgilim. Sonra çıkabiliriz.
Halit: LAN SİZİ GEBERTİRİM. KABUS DEĞİL Mİ LAN BU? GERÇEK OLAMAZ. ÖLDÜRÜRÜM LAN SİZİ.
Nizam: Yok abi niye kabus olsun. Canlı kanlı karşındayız işte.
Halit: Ulan hadi bu orospuyu geçtim sen abine bunu nasıl yaptın şerefsiz? Siktin attın lan ailemizi.
Nizam: Ailenin başı sen oldun eyvallah dedik. Beni geri plana attın, ezdin ama Şule bana sahip çıktı, kolladı. Ben hakkım olanı aldım.
Halit: Lan delirtme beni. Bu kadın gözünü kör etmiş olum. Bana nasıl yapabildin bunu?
Nizam: Sen bana nasıl yaptıysan. Nasıl ezdiysen, öyle yaptım. Ulan sevdiğim kadını - Fidan'ı - her gece siktin gözümün içine bakarak. Her şeye sahip olma sırası artık bende. Müstakbel karın dahil.
Halit: Lan beni çıldırtmayın. Buradan sağ çıkartmam seni. Duydun mu beni?
Nizam: Artık elveda deme vakti geldi abi. Gerisi sen de sevgilim.
Nizam, Şule'yi tekrar boynundan öperek odadan çıktı. Halit hala arkadan bağırıyordu.
Halit: Buradan kurtulduğumda ilk seni öldüreceğim Nizam. Duydun mu beni? Bu orospudan bile önce seni öldüreceğim. Bana ihanet eden sana etmez mi sanıyorsun?
Şule elindeki el çantasından küçük, susturuculu bir silah çıkardı. Silahı Halit'in sikinin üzerinde gezdirmeye başladı.
Halit: Sık lan sık, amına koduğumun karısı. Öldürdüğünden emin ol ki geri gelip ecelin olmayayım.
Şule: Şşş sessiz diğer tarafa Halit yerine Halide olarak gitmek istemezsin herhalde. Sana nasıl teşekkür etsem bilemiyorum. Burada geçirdiğim birkaç ay benim için çok değerliydi. Yani iyi bir şey yaptın. Bunu bilerek öl olur mu?
Halit: Ölmeyeceğim. Bu işin içindekileri gebertmeden ölmeyeceğim.
Şule: Sessiz dedim ama anın büyüsünü bozuyorsun. O ağzı kapatalım artık.
Şule komodinin üstündeki ağız topunu zorlanarak da olsa Halit'e taktı.
Şule: Bak! Seks oyuncaklarımız bir işe yaradı: Sesini kesti. Şimdi de ben nefesini keseceğim.
Halit hala bağırıp hakaret etmeye devam etse de ağzındaki toptan dolayı hiçbir şey anlaşılmıyordu.
Şule: Ama merak etme direkt kafana sıkmayacağım. Çabuk ölmeyeceksin. Beni iyice hazmetmeni istiyorum.
Şule, Halit'e doğru uzanarak alnından öptü.
Şule: Hoşçakal sevgilim. Beni affedebilirsin umarım.
Şule son sözlerinin ardından Halit'in üst bacağına doğru tek el ateş etti. Halit kurşunun etkisiyle irkilip bağırmaya başladı. Şule onu acısız bir ölüm yerine acılı bir şekilde kan kaybından öldürmek istiyordu. Son kez odaya bakıp Halit'e uzaktan bir öpücük yollayarak konağı terk etti. Halit ise sevdiği kadın ve kardeşinin ihanetinin sonucu olan merminin etkisiyle çaresizce ölümü bekliyordu.