Bir süre yatakta oturan Halit duş almak için banyoya girdi. Duş boyunca sadece Şule'yi düşündü. Şule çeşitli fantezilere sahip farklı bir kadın da olsa bu durum onun için bile ağırdı. Canı çok yanmıştı. İşini bitirip duştan çıkan Halit üstünü giyindi. Şule'yi bulup özür dileyip bir şekilde kendini affettirmesi gerekiyordu.
Odadan çıkıp aşağı indiğinde bahçede oturan Nizam ve Şule'yi gördü. Uzaktan onlara baktığında Şule'nin güldüğünü gördü. Bu içini rahatlatmıştı. Onlara doğru yaklaştığında Nizam'ın Şule'nin elini tuttuğunu gördü. Birden gözleri parlayan Halit öfkeden deliye döndü. Hızlı adımlarla onlara doğru yaklaşmaya başladı. Halit'in geldiğini gören Şule'nin yüzü düşmüştü. Elini Nizam'ın elinden ayırdı. Halit oturmakta olan Nizam'ı tutup sert bir yumruk attı.
Halit: Sen hayırdır olum? Benim karımın elinden nasıl tutarsın, şerefsiz?
Şule: Halit saçmalama. Napıyorsun?
Nizam: Abi kendine gel. Yanlış anladın.
Halit, Nizam'ı yerden kaldırıp bir yumruk daha attı. Nizam'ın dudağı kanıyordu.
Halit: Neyi yanlış anladım? Gördüğüm de mi yalan adi herif?
Şule, Halit'in kolundan tutup sakinleştirmeye çalıştı.
Şule: Ya bi durur musun artık, lütfen? Nizam beni öyle görünce kötü hissetti. Teselli etmek için bir anlık olmuş bir şey. Hem beni hem de kardeşini kırıyorsun.
Nizam: Abi yengemin dediği gibi sen bizi yanlış anladın.
Halit hala sakinleşmemiş, öfkeden yumruklarını sıkıyordu. Nizam yüzü yaralanmış halde yerdeydi.
Şule: Halit lütfen. Biz bir yalnız konuşabilir miyiz? Sakinleşir misin artık? Yukarı çıkalım.
Az da olsa sakinleşen Halit, Şule'yle birlikte yukarı çıkmak için merdivenlere yöneldi. Halit birden Nizam'a dönüp ona doğru eğildi.
Nizam: Bak oğlum bu günlerde gözüme çok batıyorsun. Böyle devam edersen benden günah gider. Şule bile kurtaramaz seni.
Şule: Gelecek misin artık? Yeter.
Önde Şule, arkasında Halit beraber yukarı çıktılar ve odalarına geçtiler. Halit odanın içinde yürüyüp yerinde duramıyordu.
Şule: Neydi şimdi bu? Bana yaptığın o şeyden sonra hıncını bir de Nizam'dan mı almak istedin? Yetmedi mi, ha?
Halit: Şule ben gerçekten çok özür dilerim. Bir an ne olduğunu anlayamadım. Ama o Nizam itine gelince, nasıl senin elini tutabilir ya? Asıl sen nasıl böyle bir şeye müsaade edersin?
Şule: Ya saçmalama artık. Beni ağlarken görünce - sebebini çok iyi biliyorsun - teselli etmek istedi. Sen yanlış anladın, çocuğun üstüne gittin.
Halit: Her ne olursa olsun kimse sana dokunamaz. Kim olursa olsun.
Şule: Ama sen izinsizce dokunursun hatta ve hatt-
Halit: Tamam, yeter. Ben özür dilerim. Sana yemin ederim ben normalde böyle biri değilim. Değil sana, hiç kimseye böyle bir şey yapmam. Ama her şey üst üste geldi bu sıralar. Çok stresliyim.
Şule: Anlat o zaman. Kimseye anlatamıyorsan bana anlat. Sürekli bir şeylerin içindesin. Ne bunlar?
Halit: Nizam'ı ayrı dert sevkiyatlar ayrı dert. Zaten bu Kudret Ağa mevzusunu biliyorsun.
Şule: Bilmiyorum işte sorun da bu. Seni en çok sıkan mesele bu ve ben bu konu hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Kim bu Kudret Ağa? Ne derdi var sizinle?
Halit: Zaten tapu meselesini biliyorsun. Şuan üzerinde olan mallar için hak iddia ediyorlardı. Ben malları senin üstüne verince kudurdular. Ölen İbrahim de oğlu. Beni öldürmek için pusu kurarken kendi öldü işte.
Şule: Sen de öldürdün.
Halit: Başka bir şansım olsa yapmazdım, emin ol. Ama senin hakkında ileri geri konuşunca dayanamadım.
Bu sözlerin üzerine Şule şaşkınlık içindeydi. Ayağa kalkıp odanın içinde yürümeye başladı.
Şule: Nasıl yani? Bana laf etti diye mi öldürdün?
Halit: Kimse senin hakkında öyle konuşamaz, konuşturmam.
Şule: Peki şimdi ne olacak? Bu Kudret Ağa bir şeyler planlamasın.
Halit: Oğlunun cesedi daha kapısına ulaşmamıştır.
Şule: Bir de adama mı yolladın? Adamı iyice çıldırtmak mı istiyorsun?
Halit: Yapacak bir şey yok. Olan oldu artık.
Şule: Peki başka bir oğlu filan var mı? Ya da başka bir şey?
Halit: Bildiğim 3 tane çocuğu var. Biri İbrahim'di, ilk karısından. Diğer ikisi de kız, ikinci eşinden. Büyük olan yurtdışındaymış, hiç görmedim. Yani endişe edecek bir şey yok.
Şule: Umarım öyledir. İyi olmanı istiyorum ki ben de iyi olayım.
Halit: Sen rahat ol benim için yeter.
Şule: Nizam'la da konuşmalısın. Daha da bozulmasın aranız.
Halit: O kadar kolay değil. Kimse benim karıma dokunamaz.
Şule: Karına demek? Halit: Evet.
Şule üstündeki elbiseyi tek hamlede çıkarıp Halit'in kucağına oturdu. Beyaz, pembe uçlu memeleri Halit'in ağzını dolduruyordu. Şule'nin götü tam Halit'in sikinin üstüne denk gelmişti. Halit'in siki adeta pantolonunu yırtacaktı. Şule, Halit'i dilini yutarcasına öpüyordu.
Şule: Kocamla şu yarım kalan işimize devam edelim o zaman.
Halit: Nasıl istersen.
Şule, Halit'in kemerini söküp pantolonunu çıkardı. Halit'in tokmak gibi kalın yarrağı artık gözler önündeydi. Şule, Halit'in sikine küçüm öpücükler kondurmaya başladı. Bu öpücükler Halit'i delirtiyordu. Şule öpücüklerini bitirip Halit'in koca yarrağını boydan boya ağzına alıp tükürüğe bulamaya başladı. Halit'in sikini adeta bir vites gibi kullanıyordu. Daha fazla dayanamayan Halit, ayağa kalkarak Şule'nin ağzını sikmeye başladı. Şule'nin ağzındaki sik boğazına kadar dayanmış, ona nefes aldırmıyordu. Halit, uzun bir saksonun ardından sikini çıkarıp Şule'nin yüzüne vurmaya başladı. Şule nefes nefese kalmıştı.
Şule: İşte böyle. Daha sert sikmeni istiyorum karını.
Halit, Şule'yi yerden kaldırıp yatağa yüzüstü yatırdı ve pespembe, kılsız amını yalamaya başladı. Bir saniye bile durmaksızın dilliyordu. Şule aldığı zevkin etkisiyle Halit'in kafasını sol eliyle amını bastırıp sağ eliyle meme uçlarını okşuyordu. Halit kafasını Şule'nin sulu amcığına gömmüştü. Şule kıvama gelmişti, şarıl şarıl boşalmaya başladı.
Geri çekilen Halit, dimdik olan sikini birden Şule'nin amına yerleştirip pompalamaya başladı. Kasıklarından am suları akan Şule, Halit'in sikinin etkisiyle gözlerini açamıyordu. Halit sert sert sikerken Şule de klitorisiyle oynuyordu. Şule'nin daracık amcığı Halit'in sikini bir sarmaşık gibi kavramıştı. Halit, Şule'nin bacaklarını yukarı doğru alıp çapraz hale getirip amcığını iyice daralttı. Şule'nin amcığının sıcaklığı Halit'i mahvetmişti, artık boşalmak üzereydi. Şule ise durmadan inliyordu. Daha fazla dayanamayan Halit, Şule'nin amının derinliklerine doğru boşalmaya başladı. Şule orgazmdan çığlık çığlığa bağırıyordu.
Halit boşalmanın etkisiyle ayakta zor dururken sikini iyice içeri doğru daldırdı. Son bir uyarılmayla Şule'nin beli yataktan yavaş yavaş ayrılıyor, amı kasılıyordu. Tüm döllerini fışkırtan Halit, Şule'nin üzerine yığıldı ve öpüşmeye başladı. İkisi de kan ter içinde kalmışlardı. Halit birden dudaklarını Şule'den ayırıp kafasını kaldırdı.
Halit: Doğru bir zaman mı bilmiyorum ama benimle evlenir misin?
Şule: Ne?
Halit'in beklenmedik bu teklifi konakta gerçekleşirken İbrahim'in cesedi de babası Kudret Ağa'ya ulaşmıştı. Kudret Ağa'nın adamları kendi aralarında konuşuyorlardı. Fikret arabayla konağın içine girmişti.
Fikret: Ağa'ya haber verin. Önemli bir durum var.
Adamlar koşup Kudret Ağa'ya haber verdiler. Kudret Ağa, Fikret'e doğru yaklaştı.
Kudret: Hayırdır Fikret? Ne oldu?
Fikret: Ağam nasıl söylesem bilmiyorum. Kendi gözünle görsen daha iyi olacak.
Fikret arabanın arka kapısını açtığında ölmüş olan İbrahim'in eli boşa düştü. Kanlar içinde ve tanınmayacak haldeydi. Bunu gören Kudret Ağa kendine hakim olamayıp Fikret'in yakasına yapıştı.
Kudret: KİM YAPTI BUNU? KİM ÖLDÜRDÜ OĞLUMU?
Fikret: Halit yaptı ağam.
Kudret: OROSPU ÇOCUĞU HALİT! SENİ GEBERTMEZSEM BENİM ADIM DA KUDRET AĞA DEĞİL! Nasıl oldu, anlat?
Fikret: Ağam, İbrahim ve 3 adamla beraber yazıhaneden çıktık. Birden önümüzü kesip ateş açmaya başladılar. Önce adamları öldürdüler. Sonra İbrahim'i. Beni de olanları anlatayım diye sağ bıraktılar. Başımıza kalmasın diye de adamları gömdüm.
Kudret: Ben sana yapacağımı bilirim Halit Efendi. Öyle bir şey yapacağım ki keşke ölseymişim diyeceksin.
Kudret Ağa'nın bu intikam planları konuşulurken Nizam ise yaralı halde bahçede oturuyordu. Ağzı yüzü kan içindeydi. Bahçeye çıkan Fidan, onun bu halini görüp yanına telaşla gitti.
Fidan: Nizam Bey iyi misiniz? Noldu yüzünüze?
Nizam: Önemli bir şey yok Fidan. Sen işine bak.
Fidan: Olmaz öyle. Pansuman yapmak lazım. Mutfağa gelin.
Nizam: Ya yok dedim. Önemli değil.
Fidan: Lütfen Nizam Bey. Beni kırmayın.
Nizam istemeye istemeye Fidan'ın arkasından mutfağa gidip oturdu. Fidan malzemeleri getirip Nizam'a pansuman yapmaya başladı. Fidan'ın eli çok yumuşaktı ve sanki Nizam'a huzur veriyordu.
Fidan: Canınız yanıyor mu?
Nizam: Önemli değil. Ufak bir şey.
Fidan pansuman yaparken Nizam da dikkatle onu izliyordu. Bu uzun zamandır aşık olduğu ama gururuyla ters düşüp açılmadığı kadının parlayan gözleriydi. Gözleri adeta Nizam'a doğru parlıyordu. Bir an göz göze geldiler. Fidan pansumanı yaparken duraksadı ve dudakları yavaşça birleşmeye başladı. Üst katta abisi Şule'ye evlenme teklifi ederken Nizam da ilk defa sevdiği kadınla öpüşüyordu.