İçeri girdiğimde eşim, "Nereye gittin ya?" dedi. Ben de işi olduğu için onu rahatsız etmek istemediğimi, o yüzden sessizce çıktığımı söyledim. Yarım saat sonra kızım içeri girdi; berbat bir haldeydi. Beyaz, bilekten bağlamalı topuklu ayakkabıları toz içindeydi, ayakları ve diz kapakları sert betona sürtünmeden dolayı çizilmiş, yara olmuştu. Eteği toz içinde kalmıştı. Yüzüne baktığımda gözleri kızarmış, dudağındaki ruju silmeye çalışmış ama pek başarılı olamamıştı. Ama üstü temizdi; canın arabada indirdiği hırkayı geri giymişti. "Bu ne hal?" dediğimde, "Ya baba, yere düştüm, her yerim çizildi, ağladım," dedi ve odasına doğru çıktı. O gün kızım o piçlerden kurtulmuştu sanırım.
Gece eşim yatarken sessizce İlayda'nın odasına yaklaştım. Şu an çok zor bir durumdaydı. O çocukların ona yaptığı şeyler onu oldukça yıpratmıştı ve ona şu an yaklaşırsam belki onu kendime bağlayabilirim diye düşündüm. Bunları kızım hakkında düşünmek gerçekten çok garipti ama İlayda da tam arzulanacak bir kızdı: minik, bakımlı, damarları belirgin olan ayakları, uzun, beyaz, dolgun, pürüzsüz bacakları, pembe, temiz teni, kıvrımlı beli, orta büyüklükte sıkı kalçaları, beyaz, yuvarlak, dik göğüsleri, pembe meme uçları, yüzünün tatlılığı... Herkesin sahip olmak isteyeceği bir kızdı İlayda. Odasına sessizce girdim. Arkasını dönmüş uyuyordu ve ona yaklaşarak yatağının yanına geldim. Masum kızım çok güzel uyuyordu. Bugün yaşadığı olaylar onu çok yıpratmıştı. Hayatı elit geçen kızım, bugün üç serserinin zevki için adeta kötü bir duruma düşmüştü. Boynuna yavaşça yaklaşıp uzunca öptüm. Boynunda morarmalar vardı, öperken kokusunu içime çekiyordum ve kokusu bile tatlıydı kızımın. Uyanıp "Ne oldu baba?" dedi. Ona "Ne olursa olsun yanındayım kızım, bunu biliyorsun değil mi? Sen benim güzelimsin, kimsenin bir şey yapmasına izin vermem sana," diye yalandan bir hikaye anlattım. O da bana sarılıp "Nereden çıktı bu?" dedi. İçimden geldiğini, onu çok sevdiğimi söyleyince teşekkür etti. Ben de ona sarılırken açık, beyaz tenli, ince belinden sarılıp karnını yavaşça sıkarak kendime doğru çektim ve boynuna yine bir öpücük kondurdum. Daha yeni banyo yaptığı için mis gibi kokuyordu. Daha sonra yüzünü avuçlarıma aldım ve hafif açık gözlerine baktım: büyük, siyah gözleri uyuduğu için hafif kızarmış, küçük burnu, pembe dudakları... Çok tatlıydı. Onu orada öpmemek için çok zor duruyordum, çok masum duruyordu. Sonra ona "Hadi uyu güzelim," deyip dudağımla yanağının tam ortasından öpüp çıktım. Kızımı şimdi daha çok bağlama şansım vardı.
Sabah kızımla çıkacağımız vakitte üstünü giyip yanıma geldi. Lacivert renkli dar kot pantolon, üstüne siyah bir tişört giymişti ama dün o çocuklarla yaşadığı olaylar canını sıkıyordu belli ki, morali düşüktü, duygusal desteğe ve birine ihtiyacı vardı. Ona şimdi yaklaşırsam onu tamamen bağlardım. O şekilde çıktık ve onu dershaneye doğru götürdüm. İneceği vakitte ona "Gel bakalım buraya, seni bir öpeyim," deyip elimi bel kıvrımına uzatıp beline sarılarak ona doğru yaklaştım ve kızım bana yanağını uzatırken ben beklemediği şekilde boynuna doğru uzandım ve öpme bahanesiyle dilimi çıkartıp yavaş ve çok kısa bir şekilde boynunu yaladım ve yavaşça emdim. Kızım huylanmış olacak ki omzunu havaya kaldırıp başını kıvırdı, ağzı kapalı kısa bir inleme sesi duydum. Ben kızıma hem şefkat veriyor hem de yavaşça bilinçaltına doğru yerleşiyordum, onu bana bağlayacaktım. Ve kızımı dershaneye bırakıp ben de işe gitmeye başladım.