Sabah oldu, günlük rutinimi yine tekrarlayacaktım. Kızımı bırakacağım, işe gideceğim, dönerken onu alacağım ve bitecek. Bu çocukların videoyu silmesi beni de etkilemişti sanırım, hayatım sıradanlaştı çünkü. Ben bunları düşünürken kızım hazır bir şekilde yanıma geldi. Üstüne siyah bir tişört, onun üzerine kırmızı bir kolej ceketi, altına gümüş renginde sıkı bir mini etek giymişti. Ayakkabı olarak beyaz spor ayakkabılarını tercih etmişti; saçlarını özensizce toplamış, dağınık bir topuz yapmıştı. Yüzü makyajsız ve sadeydi.
Arabaya bindik ve dershaneye gittiğimiz esnada yavaşça elimi yumuşak, pürüzsüz bacağının üst kısmına, eteğinin neredeyse bittiği hizaya koyup ona "Bugün biraz daha iyi misin canım?" dedim. O da zoraki bir gülümsemeyle "Evet babacığım," dedi ve yola devam ederken ben elimi bacağından çekmedim. Yolu olabildiğince yavaş sürmeye çalışıyordum. Üç tane serseri o tatlı kızı orospu gibi sikmişti ama ben tek başıma bir şey bile yapamıyordum. Elimi yavaşça hareket ettirmeye başladım ve İlayda'nın yavaşça kasıldığını hissediyordum; elimle bacağını yavaş bir şekilde sıkıp gevşetiyordum. Ben böyle yapmaya başlayınca gerilmeye başladığı belliydi, başını camın diğer tarafına çevirmiş dışarıyı seyrediyordu. Elimi yavaşça eteğin içine soktum ve serçe parmağımı iç çamaşırına değdirdiğim an İlayda irkilip hafifçe geriye doğru çekildi. Ben parmağımı yavaşça sürtmeye, onu okşamaya başladım. Tam o anda bileğimi sıkıca tutup elime bakarak titrek bir sesle "Baba," dedi ve ağzıyla titrek bir nefes verdi. Ben ona cevap vermeyip devam ediyordum. İlayda heyecanlı bir şekilde ağzından nefes alıp veriyor, kaşları hafifçe çatık, gözlerimin içine uzunca bakmaya başladı. Ben de parmağımı ona sürtmeye devam ettim. İlayda başını yukarı kaldırdı ve gözleriyle ağzı hafifçe açık bir şekilde tavana bakıyor, derin nefesler alıp veriyordu; göğsü adeta şişiyordu ve hala kolumu sıkıyordu.
Dershaneye yaklaştığımız anda elimi yavaşça çekip arabayı tenha bir yere park ettim. Kızımla vedalaşacağımız sırada elimi başının arkasına uzatıp ensesiyle başının arasından tutarak yüzünü bana çevirdim ve o pembe dudaklarından yavaşça öpmeye başladım. Dudakları o kadar yumuşak ve tatlıydı ki günlerce öpebilirdim. Kızım ellerini göğsünde yan yana sıkıca yumruk yapmış bir şekilde tutuyor, gözlerini sıkıca kapatmış ve dudaklarını hiç hareket ettirmiyordu. Bense kızımın güzelliğini, masumluğunu ve o anki durumu seyrediyordum. Sonra elimi yavaşça başından çektim ve dudaklarını serbest bırakarak ben de geri çekilip "İyi dersler, çıkınca seni alırım," dedim. Onu bilerek tenha bir yerde bırakmıştım çünkü çevreden kimsenin onu öptüğümü görmemeliydi. Arabadan indi ve dershaneye doğru yürürken arkasından izliyordum. Yürürken bacaklarının titrediği açıkça görülüyordu; sanırım kızımı tamamen etkilemeyi başarmıştım.